Çin ekonomisinde yıllardır görülmezden gelinen, yüksek büyüme hızıyla üstü örtülen ciddi yapısal sorunlar özellikle de son bir yıldır su yüzüne çıkmaya başladı…

Yavaşlayan büyüme, gençler arasında rekor düzeyde işsizlik, düşük dış yatırım ve eski performansına oranla yavaşlama emareleri gösteren ihracat, zayıf para birimi ve hepsinden de önemlisi krize giren ve bir türlü çıkamayan emlak sektörü.

ABD Başkanı Joe Biden, Çin gibi ABD ile rekabete girişen dünyanın bu ikinci büyük ekonomisini “saatli bir bomba” olarak tanımladı.

Biden’a göre gelecekte Çin’de hoşnutsuzluk daha da artacak.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping (Şi Cinping) ise Biden’a verdiği yanıtta, ülkesinin ekonomisinin “dayanıklılığına, muazzam potansiyeline ve iç talepteki canlılığına” vurgu yaptı.

Peki kim haklı? Biden mı yoksa Şi mi?

Sorunun tek ve somut yanıtı yok..

Evet Çin, bir döneme damgasını vuran iki haneli büyüme rakamlarına oranla yavaşlamış olsa da Helen dünya ortalamasının iki katı büyüyen bir ülke…

Madalyonun öbür yüzünde ise yapısal anlamda çok büyük ve köklü zorluklarla karşı karşıya.

Örneğin 2008’ de ABD’ de ortaya çıkan ve ardından tüm dünyayı sarsan ekonomik krizin temelini teşkil eden mortgage krizinin tetiklediği finans sistemini sarsan büyük depremin Çin’ e yansımaları yıllarca görülmezden gelindi..

Halının altına süpürülen sorunlarıyla yüzleşip yara derinleşmeden tedavi etmek yerine yüzdürülmeye çalışılan ve ertelendikçe tıpkı depremler gibi gerilimi artan emlak kriziyle baş etmek zorunda Çin…

Ülke kalkınmasında başlangıçta büyük rol oynayan ve yakın zamana kadar ülke varlıklarının neredeyse üçte birini oluşturan gayrimenkul piyasası yıllardır şişirilen fiyatların patlama noktasına gelmesiyle tüm ekonomik parametreleri etkilemekle kalmıyor, konut sahibi olma umuduyla tüm birikimini bir takım gayrimenkul şirketlerine yatıran milyonlarca Çin’ linin hayallerini yıkıyor…

20 yıl boyunca, emlak sektöründe özelleştirme dalgasıyla yaşanan patlamanın 2020’de covid-19 salgınıyla gelen kapanmanın da etkisiyle sektörü vuracağı ortada idi ancak Şi yönetimi konut alanında faaliyet gösteren bu şirketlerin yaratacağı hasardan korkmuş olmalı ki, bir süre yüzdürme yolunu seçti..

ABD’yi vuran 2008 krizi gibi bir çöküşten korkan Çin hükümeti, pandemi dönemine kadar ayakta tuttuğu gayrimenkul sektörüne sonunda borç sınırlaması getirdi ancak geç kalınmıştı…

Önce Evergrande ardından ülkenin en büyük emlak ve gayrimenkul şirketi Country Garden bankalardan kullandıkları milyarlarca dolarlık kredi borçlarını ödeyemeyerek temerrüde düştü..

Şirketlerin batması sadece onları ve kredi veren bankaları etkilemiyordu…

Ülkedeki on binlerce çalışan, ödemelerini çoktan yaptıkları başlarını sokacakları evlerin teslim edilmesini bekliyor…

Sorun bununla da bitmiyor…

O konutlara yatırım yaparak bankalara borçlanan ve aylık gelirinin neredeyse tamamını kredi taksitlerine ayıran tüm çalışanlar teslim edilemeyecek evlerin bir başka ifadeyle buharlaşan varlıkların ağır yüküyle sıfırı tüketmiş durumda…

Ev sahibi olanların düşen gayrimenkul fiyatları sonucu yoksullaşması ve ihtiyaç duyduğunda değerine satmak bir yana alıcı bulamaması…

Yıllarca en güvenli yatırım aracı olan mülk satın almak birikimi düşük faizli banka hesabına yatırmaktan daha iyi görünürken o mitte oyunun sonuna gelindiği görülüyor…

Pandemi sonrası küresel toparlanmada Çin’ in başı çekeceği beklentisi de bugün sarsılmış görünüyor…

Oysa Çinlilerin sıfır Covid politikasından sonra yeniden günlük hayata dönüşle deliler gibi para harcayacakları, dünyayı keşfe çıkacakları, tüketim çılgınlığıyla dünyayı kasıp kavuracakları gibi senaryolar, ev fiyatlarındaki düşüş ve batan gayrimenkul şirketlerinde kaybolup giden tasarrufların değiştirdiği önceliklerle silinip gitti.

Seyahat ve lüks tüketime ayıracakları fazladan para kalması şöyle dursun, olmayan konutların borçlarını ödemek için elde avuçta ne varsa satmak zorundaydılar..

Bu durum sadece hane halkının yoksul hissetmesine yol açmakla kalmadı, aynı zamanda yerel yönetimlerin borç sorununu da kötüleştirdi. Yerel yönetimlerin yıllardır elde ettiği yüz milyarlarca dolarlık gelirin üçte birinden fazlasının, emlak sektöründe arazi satılarak elde edildiği tahmin ediliyor.

Ülkenin son 30 yıldaki şaşırtıcı büyümesi, yollar, köprüler ve tren hatlarından fabrikalara, havalimanlarına ve evlere kadar her şeyin inşa edilmesiyle sağlandı. Bunu gerçekleştirmek te yerel yönetimlerin sorumluluğundaydı. Bu yaklaşım ciddi biçimde duvara toslamış durumda…

Çin betona dayalı sanal zenginlik yerine refah sağlamanın başka yollarını bulmak bunun için de paradigma değiştirmek zorunda… Orta gelir tuzağından çıkma aşamasında tarihi yol ayırımına gelmiş Çin eğer barajı aşarsa müreffeh ülkeler kategorisine geçecek ve bu tüm dünyanın kaderini değiştirecek tarihi bir süreci başlatacak..

Aksi durumda o tuzağın içinde debelenip duracak, diğer pek çok ülkenin başına gelenler gibi…

Bugüne kadar orta gelir tuzağından kurtulup gelişmişler sınıfına atlayan bir model ülke var: Güney Kore…

Orta gelir tuzağının çıtası, ABD’ de kişi başına düşen yıllık milli gelirin yüzde 20’ si olarak tanımlanan rakam…

2023’ te ABD’ de kişi başı gelir 80 bin dolar olduğuna göre bir ülkenin orta gelir tuzağından çıkması için 16 bin dolarlık gelir seviyesini aşması ve bunun kalıcı biçimde sürdürülmesi gerekiyor..

Çin 2023’ te kişi başına düşen 13 bin doları aşan gelirle tuzaktan kurtulmanın eşiğinde…

Bu seviyeye gelmek 1,5 milyarlık bir ülke için gerçekten mucizevî bir yolculuk ancak çıtayı aşıp faz atlamak yönetim sistemine yönelik yapısal bir değişimi gerekli kılıyor…

Türkiye’ nin de dersler çıkarması gereken o yapısalın da ötesinde paradigma değişikliği gerektiren yol mharitasının koşullarını başka makalede ele alacağım…

Yıllar itibariyle Türkiye, Çin, ABD kişi başına düşen milli gelir ortalamaları (Dolar):

Tgfjmnh

*2022’ ye kadar olan tüm veriler Dünya Bankası kaynaklıdır.

2023 ülkelerin İstatistik kurumlarınca yayınlanmış verilerden derlenmiştir.