Geçmişten bugüne yaklaşık 50 yıldır Oda işleyişine ilişkin bazen sert ama tümü de daha iyinin gerçekleşmesi adına sayısız eleştiriye konu makale kaleme aldım…
Özellikle son 20 yılda Hamit Hayfavi-Kadri Şaman döneminden bugüne yönetimlerin tasarruflarına ilişkin yer yer kavgalara varan hatta mahkemelere taşınan sert tartışmalarımız da oldu…
Geçen onca zamana rağmen, dönüp baktığımda özeleştiri yapmamı gerektirecek yanlışların içinde asla olmadım…
Hamit Hayfavi bugün de en yakın dostlarımdan biri, Kadri başkanla mahkemelik olsak ta barışmayı, kucaklaşmayı bildik. Tıpkı sonrasında Şerafettin Aşut, Ayhan Kızıltan ve halen görevi sürdüren Ufuk Çakır ile süren yakın dostluğum gibi…
Gelin görün ki, dost olmam yanlış gördüklerimi ortaya sermeme, eleştirmeme mani olmadı, bundan sonra da olmayacak…
Üzerinden 20 yılı aşkın süre de geçse birkaç anekdotu buradan yeniden paylaşmamın, yaşanan tartışmalara ışık tutması bakımından yararlı olacağına inanıyorum…
Örneğin Kadri başkanla mahkemelik olduğumuz konu MTSO’ da bugün de eleştirilerime yol açan bir takım keyfi harcamaları dile getirmemden ibaretti…
O dönem oldukça da pahalı olan cep telefonları yılbaşı vesilesiyle tüm Meclis üyelerine hediye edilmiş, 82 Meclis üyesinin 81’ i üye aidatlarıyla alınan armağanı kabul ederken, bir üye geri çevirmişti..
Bunun üzerine ‘81 cep telefonunun sırrı’ başlıklı bir makale kaleme almıştım, bardağı taşıran damlaydı bu ama öncesi de vardı…
Mersin’ de yerel gazeteler tıpkı bugün olduğu gibi can çekişirken, Oda kendi haftalık gazetesini çıkarmakla kalmamış, o gazeteyi de kendi üyesi onca matbaa varken Adana’ da bastırmıştı…
Bu eylemleri eleştirmemden daha doğal ne olabilirdi?
Öyle olmadı, Kadri başkan birkaç meclis üyesinin kışkırtmasıyla hakkımda suç duyurusunda bulundu, makamların gücüne o gün bir kez daha inandım..
Beni telefonla ifadeye çağırabilecek savcı gözaltına aldırdı, katilmişim gibi hastane sağlık muayenesi ve Savcı huzuruna çıkarılmamı unutmam mümkün değil…
Hakkımda dava da açıldı, o dönemin Asliye Ceza Hâkimlerinden Nimet Demir beyin huzuruna çıktık. İlk duruşmanın ardından bazı dostlar araya girdi, barıştık ve dava da düştü…
Yine aynı dönem Oda meclisinden pek çok ismin katıldığı İspanya gezisi düzenlenmiş, kalınan otelde de hoş olmayan şeyler yaşanmış. Heyettekiler dönüş yolculuğunda birbirlerine olanların kimseye anlatılmayacağı konusunda sözler verip yeminler etmişler…
Ne mi oldu?
Daha uçak İstanbul’a iner inmez telefonlar gelmeye arayanlar yaşananları anlatmaya başladı bana…
Geçmişi neden anımsadığıma gelince?
Son günlerde giden Valiye lüks otelde veda ziyafeti, gelen valiye iftar yemeği derken Marina’ da tarifesi yüksek bir restoranda kimi iddialara göre 400 kişiye varan sayıda insana verilen iftar…
Bunların tümü ekonomik açıdan hayli zor günlerden geçen ve Oda aidatını ödemekte zorlanan üyelerin paralarıyla gerçekleşiyor…
Odanın işi mi, onca insana lüks mekânlarda yemek vermek diye sormamdan daha doğal ne olabilir?
İşte bunu yaptım…
Aynı etkinlikleri yapsınlar, yine eleştirir, başta oda üyeleri olmak üzere kamuoyuyla paylaşırım…
Gelelim Odanın organize ettiği Çin gezisine…
Çin’ deki fuara katılma amaçlı geziye 23 kişinin katılacağı bilgisi geldi bana…
Heyette yer alanları üç kategoriye ayırmak mümkün:
Bir bölümünün tüm masrafı oda bütçesinden karşılanacak, bazı isimler giderlerin bir kısmını kendileri kalanını oda ödeyecek, bir kesim de var ki, 3800 Euro tutan seyahatin tüm parasını ceplerinden ödeyecekler…
Güle güle gidip güzel ilişkiler sağlayarak dönsünler…
Keşke Oda, Meclis üyelerine iki yılda bir üye aidatlarından karşılanan yurt dışı gezi uygulamasına son verse de, gitmek isteyen kendi parasıyla ve gereksinimleri doğrultusunda hareket etse..
Vaz geçilir mi? Sanmıyorum…
Sanmıyorum çünkü Çin’ e gidemeyen Meclis ve her grubu oluşturan komite üyeleri yine oda bütçesinden karşılanmak üzere 5 yıldızlı bir termal otelde iki günlük kampa alınacaklar…
Kişi başı 7 bin lira ödeneceği bilgisi geldi bana…
İşin içine komite girince yüzlerce kişilik bir etkinlik ve üyelerin aidatlarından karşılanacak bir başka ifadeyle cebinden çıkacak milyonlarca liraya varan fatura…
Her seçim öncesi sade üyenin kapısını aşındırıp destek isteyen komite ve meclis adaylarına bugüne kadar sormadıysanız yakında ziyaretinize gelecek olanlara dönüp sorun;
Oylarımızla seçilip aidatlarımızla yemeye, içmeye, yurt dışı gezi uygulamalarına dur mu diyeceksiniz?
Böyle gelmiş böyle gider geleneğini mi sürdüreceksiniz?
Soruların yanıtını ben biliyorum ama yine de merak edip sorgulayın derim…