(geçtiğimiz haftadan devam) Kavram olarak narsisizmin kökenleri Yunan mitolojisinden aktarılan, Narcissos isimli bir gencin suyun yüzeyinde kendi yüzünün yansımasını görüp kendisine âşık oluşunu anlatan efsaneye dayanmaktadır. Narsisizm, toplumdaki bazı bireylerin yükseltilmiş özgüven ile kendilerini sürekli diğer insanlardan üstün görmesiyle ortaya çıkan bir kişilik bozukluğudur. Narsisistler, dünyanın kendi merkezleri etrafında döndüğüne inanırlar. Bu hastalıklı kişiler, kendilerini, sanki gökten zembille inmiş bir dudağı yerde bir dudağı gökte masal devi ve yarı tanrı gibi görürler. Narsisizmin hem psikolojik hem de kültürel boyutu vardır. Psikolojik boyutta narsisizm bireyin ne hissettiğinden çok nasıl göründüğüyle ilgilenmesi, güç ve kontrol elde etmek için çabalaması, kendi çıkarına odaklanarak egoist bir birey haline gelmesidir. Ayrıca narsisizm, benliğin gerçek değerleri olan kendine hâkim olma, dürüstlük, haysiyet gibi değerlerden uzaklaşmasıdır. Kültürel düzeyde narsisizm ise çevre üzerinde nasıl bir etki yaratacağına aldırmadan, sadece kendi yaşam kalitesini yükseltmek için uğraşmak gibi insani değerlerin kaybıdır. Kâr ve güç uğruna doğal çevreyi kurban eden toplumların oluşması, bir başka deyişle maddeciliğe ve çıkarlara tapınmanın artarak yaygınlaşması kültürel narsisizm olarak nitelendirilmektedir. Siyasal narsisistlerde ayrıca, kendine hayran olma, başarıları abartma, güç ve başarı hayaliyle fazlaca meşgul olma, eleştirileri kaldıramama, taviz ve uzlaşmaya sıcak bakmama gibi özellikler de mevcuttur. Narsisist siyasetçiler, kendilerine dönük olmaları dolayısıyla pek çok bilgiyi kendilerine hizmet edecek şekilde, yanlı ve taraflı olarak değerlendirirler. Kendi imajlarını korumak için çeşitli durumları kendi lehlerine manipüle etmeye çalışırlar. Bu tip narsisist siyasetçilerin, kendi çıkarları için başkalarını kullanmaları da söz konusudur. Makyevalist bir tavırla örgütlerdeki maiyetlerini ve astlarını kendi amaçlarına ulaşmak için bir araç olarak kullanmayı kendilerine hak olarak görürler. Narsisist siyasetçilerin bir diğer olumsuz yönü ise kendilerini zaten oldukça başarılı gördükleri için gelişime açık kapı bırakmamalarıdır. Bu özelliklere ek olarak narsisistlerin kötü birer dinleyici oldukları ve özellikle kendi hoşlarına gitmeyecek durumları duymazdan geldikleri de söylenebilir. Narsisist siyasetçilerin bir başka olumsuz özellikleri ise genel olarak empati yoksunu olmalarıdır. Patolojik düzeyde narsisist ya da uyumsuz olan siyasetçiler, eninde sonunda takipçilerinin ve sempatizanlarının sadakatini kaybetmeye mahkumdurlar. Unutmayalım ki, Hitler de narsisist bir siyasetçiydi. Almanya’nın yıkımına ve tüm Avrupa’nın kan ve ateş içerisinde cayır cayır yanmasına neden oldu. Son günlerde yakın çevremizde tanık olduğumuz atanmamalarının ardından hemen partilerinden istifa ederek Belediye Başkan Adayı olan siyasetçiler de tipik narsisisttirler. Bunlar aslında vatan, millet, hizmet diyerek sadece ve sadece kendi emel ve çıkarları için siyaset yapmaktadırlar. Bu nedenle böylesi kişiler arasından iyi siyasetçi, iyi yönetici ve iyi belediye başkanı çıkabilmesi devenin iğne deliğinden geçirilebilmesi kadar zordur demek abartılı bir söylem olmayacaktır.