Bilenler bilir; barışın, sağlığın ve adaletin simgesiyimdir. Hatta birçok medeniyetin kutsadığı bir ağacımdır. Ilıman Akdeniz iklimine bayılırım. Dile kolay asırlardan beri, çevremdeki diğer zeytin kardeşlerimle huzur içinde yaşamımı sürdürüyordum kendi halimde. Mersin'in Mut ilçesinde, Torosların eteklerinde münzevi bir hayatım vardı, sessiz sakin. Ta ki bundan dokuz yıl önce, altında iş makineleriyle insanoğlunun acımasız saldırısına uğrayana kadar. Beni ve arkadaşlarımı 1500 yıldır yaşadığım bu topraklardan, üzerimizden yol geçirmek için acımasızca söktüler. Doğadaki diğer canlılardan bugüne kadar hiç kötülük görmemiştim oysa. En fazla sırtı kaşınan bir kurt, bir tilki, bir domuz gövdeme sürtünmüştür. Belki Torosların dur durak bilmez haşarı bir keçisi, dallarıma uzanarak taze yapraklarımı kemirmiştir ya da en hafifinden dallarıma konan kuşlar zeytinlerimi yemiştir, o kadar. Doğadaki dostlarımın bu yaptıklarından da hiç gocunmamışımdır. Çünkü birbirine ihtiyacı olduğunu bilen, besin zincirinden haberdar olan canlılarız biz.

On beş asırdır yaşadığım bu gezegendeki yaşamım bu kadarmış yazık ki. Devrilen ve köklerinden ayrılan gövdemi bir kamyona yüklediler ve beni asırlardır yaşadığım Toroslardan kopardılar. Yeni adresim Davultepe'de bir peyzaj firmasıydı. Bir süre burada kaldım. Doğranmayı beklemeye başladım. Artık yüzlerce yıl Torosların Akdeniz'den esen meltemleriyle serinleyen dallarım, gövdemden kesilip kurumaya terk edilecekti. Gövdem parçalara ayrılıp, çeşitli biblo ve süs eşyalarına dönüştürülecekti belki de. Bu umutsuz halimde beklemediğim bir sürpriz oldu. Firma yetkililerinin gönlü buna elvermedi ve beni Mezitli Belediyesine verdiler. Ne garip şu insan denilen canlı. Beni kesen de toprakla buluşturan da yine insanoğlu oldu. Tekrar can bulup yeşermem için özenle tüm bakımlarımı yaptılar. 6 metre 48 cm olan çapımı ölçerek, 'anıt ağaç' olarak tescillenmem için beni, Tabiat Varlıkları Koruma Kuruluna bildirdiler.

Bir zamanlar Torosların yamaçlarında, börtü böceğin ve bölgenin yabanıl hayvanlarının hizmetkarıydım. Artık parkta oynayan çocukların ve kuşların arkadaşıyım. Yeni yerime alışmam çok da zor olmadı böylelikle. Ne de olsa, Demokrasi Meydanı'nın ünlü Zeytin Ağacı'yım. Akdeniz'in hemen kıyısında, daha yüzlerce, binlerce sene ziyaretçilerime barışı, sağlığı ve adaleti müjdelemeye devam edeceğim. Yeter ki insanoğlu bana gölge etmesin, sadece gölgemden faydalanmayı bilsin.