Yusuf Ziya AK
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay, seçilmiş bir halk temsilcisi olarak Silivri Cezaevi'nde tutulmaya devam ediyor. Kendisine yönelttiğimiz sorulara verdiği yanıtlar, yalnızca şahsına yönelik adaletsizliği değil, Türkiye’nin içinden geçtiği kritik süreci de gözler önüne seriyor. Bu röportaj, hapishane duvarlarının ardındaki bir vekilin, halkına ve ülkesine dair kaygılarını, umutlarını ve mücadelesini paylaşma çabasıdır. Can Atalay’a sorularımıza verdiği toplam yanıtları için teşekkür ediyor, bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını ve Hatay halkı için Meclis’te çalışmaya başlamasını diliyorum.
Sayın Yusuf Ziya Ak,
İmece Gazetesi / Mersin
Türkiye bir çoklu kriz yaşıyor. Ne yazık ki bu çoklu kriz ortamı çözüme kavuşmadığı gibi git gide de derinleşiyor.
Hukukun en dipte, keyfiliğin zirvede olduğunu hiç akıldan çıkartmadan ufukta dahi belirse “barış” ihtimalini çok önemsemek gerektiğini düşünüyorum. Ne yazık ki iktidarca barış ve demokratikleşme sözcükleri birlikte kullanılmıyor. Bir yanda yoğun baskı diğer yanda kapsamı belirsiz bir barış girişimi var. Yine de barış ihtimaline gereği gibi sahip çıkılırsa ve gereklerinden kaçınılmazsa “şiddetin siyasal alandan dışlanmasıyla” demokratikleşme yönündeki hamlelerin güç kazanması bir olanak, asla heba edilmemesi gereken bir olanak olarak gördüğümü vurgulamak isterim.
Kuşkusuz memleketin haline, siyasal iktidarın ısrarlı politikalarına bakıp iyimserlik rüzgârı estirmek uygun olmaz. Bu açıdan şiddetsiz bir siyaset ortamının her durumda, her ne olursa olsun çok önemli bir gelişme olacağını vurgulamak, bizim görevimizin de umudu dürtüp umutsuzluğu yatıştırmak olduğunu anımsatmak isterim
Sözünü ettiğim “çoklu kriz ortamı”nın önemli iki ayağı var ve bu iki başlık karşılıklı olarak birbirinin hem nedeni hem sonucu: Ekonomik kriz ve adaletsizlik krizi.
Gezi Davası memleketin içinde kıvrandığı adaletsizlik krizinin simgesi, şahikası niteliğindedir.
Milyonların kendi özgün itirazını alıp geldiği -artık- bir tarihsel olgu olduğu halde suç ile, suçluluk ile ilişkilendirilip karalanmaya çalışılıyor. Bu dava hem iktidarca kurgulanan bir tarih tezinin yargı eli ile kabul ettirilmeye çalışılması hem de güncel bir yatıştırma (!) aracı durumunda…
Türkiye’de politik yargılamalarda uzun yıllar “işkence ile delil elde edilmesi” dönemi yaşandı. Ardından politik yargılamalarda “delil üretilmesi” dönemi yaşadık. Gezi Davası ise delile ihtiyaç duyulmayan bir politik yargılama dönemini başlattı…
Bu dava dosyadaki kimse hakkında “cebir ve şiddet”e ilişkin delil bulunmadığı gibi şiddete ilişkin bir soru dahi sorulmamıştır.
Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın Anayasa Mahkemesi’nin iki hak ihlali ve daha sonra da milletvekilliğinin düşürülme çabası “fiili durum”dur ve “yok hükmünde”dir kararına rağmen halen Silivri’de tutulması iki durumu apaçık ortaya koymaktadır: Gezi’nin tarihsel önemini ve Türkiye’de siyasal iktidarın yakın ilgisi olan hallerde adaletsizlik krizinin ne denli derin olduğunu…
Ama artık bunun, tüm bu yaşananların da ötesini konuşmak durumundayız:
Birincisi, Gezi’nin ne olup ne olmadığını değil; somut bir davada olanı, olmayanı; adaleti, adaletsizliği konuşmak ve bu konuda müşterek bir sonuca varmalıyız.
İkincisi ve daha da önemlisi birbirimize -her şeyden öte, her şeyden önemli olmak üzere- hakikat borçlu olduğumuzu unutmamalıyız.
Bir toplum ancak böyle bir toplum, müşterekleri de farklılıkları da olan bir organizma olarak yaşayabilir…
“Adaletin tecellisi” beklentisini “maksimalist” bulanları işitiyorum; “hakikat”e hürmet ise asgari gereklilik.
Cezaevinde bir milletvekili olmak, yıkılmış bir kentin ortasında verilen oylarla seçilen bir milletvekili olarak görevimi yapamamak ızdırap verici.
Takip etmeye, dışarıda sürdürülen uğraşa katkı vermeye çalışıyorum ancak görevin hakkını vermekten mahpusluk nedeni ile epey uzağım…
Bunun sorumluluğu ise tümü ile siyasal iktidardadır.
Ama cezaevi aynı zamanda bir çalışma ve yoğunlaşma mekânı…
Er ya da geç, mahpusluğun bana kazandırdıkları ile görevlerimin hakkını vereceğim.
Şerafettin Can Atalay
Seçilmiş Hatay Milletvekili
Marmara (Silivri) Cezaevi, A47
7 Mart 2025