Türkiye’de son yıllarda ekonomik zorlukların derinleştiğini, alım gücünün düştüğünü ve giderek daha fazla insanın temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığını gözlemliyoruz. Yardım kolileri, özellikle dar gelirli aileler için büyük bir destek sağlasa da, bu desteklerin kalıcı bir çözüm mü yoksa daha büyük bir sorunun geçici bir yansıması mı olduğu tartışılmalıdır.
İnsanlara yardımın önemini küçümsemek yerine, bu yardıma neden ihtiyaç duyulduğunu sorgulamaları gerektiğini anlatmak gerekiyor. Gerçekten de, bir toplumda geniş kitlelerin yardım kolilerine muhtaç hale gelmesi, sosyal adalet, gelir dağılımı ve ekonomik politikalar üzerine ciddi bir düşünmeyi gerektirir.
Yardım kuruluşları, belediyeler ve sivil toplum örgütleri tarafından dağıtılan yardım kolileri, kısa vadede insanları açlıktan ve temel ihtiyaç eksikliğinden koruyabilir. Ancak bu durum, toplumun geniş bir kesiminin artık kendi emeğiyle geçinemediğini, yani ekonomik sistemde yapısal bir sorunun olduğunu gösterir. Yardımlar elbette önemlidir, ancak asıl hedef insanların bu yardımlara ihtiyaç duymayacakları bir düzeni inşa etmek olmalıdır.
Türkiye’de yüksek enflasyon, işsizlik ve artan hayat pahalılığı, geniş kitleleri ekonomik olarak zor bir duruma sürükledi. Maaşların yetersiz kalması, barınma krizinin derinleşmesi ve temel gıda ürünlerine erişimin giderek zorlaşması, toplumun büyük bir kısmını destek paketlerine bağımlı hale getirdi. Yardım kolileri, aslında bir ekonomik göstergedir: Eğer bir ülkede milyonlarca insan temel gıdaya ulaşmak için yardım kolilerine muhtaç hale geliyorsa, burada büyük bir gelir adaletsizliği söz konusudur.
Yardım almak veya vermek kötü bir şey değildir, ancak sürekli yardım almak zorunda kalmak, bireylerin ve toplumun ekonomik bağımsızlığını zedeler. İşte bu noktada, bireylerin “Ben neden bu koliye muhtaç hale geldim?” sorusunu sorması, gerçek bir uyanış anlamına gelir. Bu soruyu sormak, sadece bireysel bir farkındalık değil, toplumsal bir değişimin de başlangıcı olabilir. Adil bir gelir dağılımı, güçlü bir üretim ekonomisi ve herkesin insanca yaşayabileceği bir düzen oluşturmak için bu sorunun yanıtlarını aramak gerekir.
Sonuç olarak, yardım kolileri bir çözüm değil, bir semptomdur. Asıl çözüm, insanların kendi emekleriyle refah içinde yaşayabileceği bir ekonomik sistem inşa etmektir. Eğer toplum olarak uyanıp bu durumu sorgular ve değişim için harekete geçersek, gelecekte yardım kolileri yerine sürdürülebilir bir refah sisteminden söz edebiliriz.