“Korkusunu yenmeyen özgür olamaz.”
Doğru mu?
Anlamaya çalışalım o zaman; Korku nedir, belirtileri nelerdir, nasıl etkiler ve kurtuluşu var mıdır?
Bilmekle olan ilgisi hemen çıkıveriyor ortaya görüldüğü gibi. Bilgi sahibi değilsek, kavramamışsak, ne, niçin, neden, nasıl sorularının yanıtlarını çözememişsek, korku çok doğal olacaktır.
Toplumlar için de böyledir. Dostunu-düşmanını tanımıyorsan, nasıl davranacağını bilmiyorsan dostun olmaz ama düşmanın çoğalır.
Mustafa Kemal Atatürk, Namık Kemal’den etkilenmiştir. Mehmet Akif Ersoy da önemli isimlerden. Vatan- millet sevdalısı bu isimler, duygularıyla, düşünceleriyle, özlemleriyle ve amaçlarıyla bir ve bütün olmuşlardır.
Kurtuluş Savaşı sırasında o dönemin Maarif Vekâleti (Şimdiki Millî Eğitim Bakanlığı) toplumun vatan sevdasını ve insanımızın heyecanlarını, arzularını, önceliklerini anlatan bir şiir yarışması açar ve kazanana para ödülü vaat eder. Mehmet Akif Ersoy, o günün koşullarında para almak istemediği için yazmayı düşünmez. Yetkililerin söz vermeleri ve O’nu anlamaları üzerine de yazmaya karar verir.
“Korkma” diye başlayan on kıtalık İstiklâl Marşı’mız böyle çıkar ortaya. İlk sözcüğünden başlamak üzere her satırı ve sonuç bildirgesi diyebileceğimiz son kıtası ile kanları coşturur, kalp atışlarını hızlandırır, vatan sevgisini arşa çıkartır ve topluma birlik, azim ve kararlılık mesajları verir.
O dönemde de yedi düvel vardı şimdi de… O dönemde de aşağılamaya çalışıyorlardı, şimdi de… O donemde de ekonomik vb. sıkıntılarımız vardı şimdi de… Yine o dönemde var olan vatan ve toplum sevdası şimdi daha da çok var ve olanaklar daha da güçlü…
Her dönemde kendilerini gizleyemeyen iş birlikçiler, hainler, rahatlarına düşkünler, kaçaklar olur… Belki o dönemde gizlenme gereksinimi duyuyorlardı ama şimdi açıktan açığa yapıyor ve hatta bununla da övünüyorlar.
AB-D’nin ülkemizdeki örgütlenmelere (Dernek, sendika, parti, oda, vakıf vb.) verdikleri paralar milyarlarca dolar ve avro…Babalarının hayrına vermiyorlar bu paraları elbette. Kimin parasını yiyorsan onun dediğini yapacaksın tabii ki.
Mehmet Akif Ersoy “Korkma” diye başladığı şiirinde yol göstericilik yapmakta ve bilgi sahibi olarak geçmişten ders alınmasını ve geleceğin bizim olacağını yalın bir dille anlatmaktadır. Yurdumuzdaki son ocak sönmeden tükenmeyeceğimizi anlatır. Bayrağımızın göklerde hep dalgalanacağını söyler ve “Millet” ten söz eder. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir,” sözünün önsözünü yazar belki de ya da temelini atar… Sonunda da bayrağımıza seslenir ve “Şiddetlenme, hakka tapan milletimin hakkıdır bağımsızlık,” diye bağlar.
Bugün de geçerli “Korkma” seslenişi. İlk satırlardaki tümcenin sahibi eşim Müsellim Pesen’in sıklıkla kullandığı “Korkusunu yenmeyen özgür olamaz,” sözünü bir kez daha yazmayı uygun buldum.
Hep söylendiği gibi, bir daha yeni bir İstiklâl Marşı yazmayalım…Geçmişimiz, günümüz ve geleceğimiz için “Tek dişi kalmış canavara” hak ettiği tokadı bir kez daha atmamız yeterlidir!
**
Toplumlarda iki SİSTEM vardır süreklilik isteyen. Eğitim ve Sağlık!
Yaz-Boz tahtası haline getirilen bu iki ana sistemin birinin, bugün sözüm ona bayramı… “Tıp Bayramı” Ama ne bayram…Doktorları tüccar, hastaları müşteri, sağlık ocaklarını şirket haline getiren bir sistem-sizlik…
Halkın sağlığıyla oynayan ve süreklilik arz eden değişimler elbette tepki görmekte, haklı direnişler devam etmekte.
İnsanımızın sağlığıyla ilgilenen, bunu görev ve vicdan sayan, sorumluluklarını üstlenen tüm sağlık çalışanlarına saygılarımı sunmak, görevimdir. Mücadelelerinde yanlarındayım, destekliyorum. Saygı duyuyorum. Başaracaklarına inanıyorum.
Tüm sağlık çalışanlarının bayramını bu duygularımla kutluyorum.