Gazetecilerin arayıpta bulamayacağı bir ortamdayız.

Her gün yeni bir olay,her gün yeni bir konu ile karşı karşıyayız.

Yani anlayacağınız malzemesi bol bir ortam içerisindeyiz.

Bazen yazının başına oturduğumuzda hangi konuya öncelik vereceğimize karar veremiyoruz.

Çünkü her konu birbirinden bağımsız olmakla birlikte bir ortak temele dayanıyor.

İşin nihayi noktası ekonomiye dayanıyor.

Bunu gözlemlememek mümkün değil.

Esenyurt'ta bir cinayet görüntüleri ülkenin gündemine oturdu.

Mahkeme yayın yasağı getirdiği için fazla detayına girmeyeceğim.

Bir kaç kişi alacağını tahsil etmek için bir dükkana giriyor.

Dükkan sahibinin oğlunun önce kafasında şişeleri kırıyorlar,sonra da öldürüyorlar.

Dükkanda tesadüfen bulunan başka bir gencide oracıkta öldürüyorlar.

Belliki bu genci olayı gördüğü için öldürüyorlar.

Bunların tamamını kameralarda gördük ve dehşete düştük.

Olayı basit bir alacak verecek meselesi olarak düşünmemek lazım.

Adaletin sağlanamadığı bir ortamda insanlar kendi işini kendi görmeye başladı.

Bu çok ciddi bir olay.

Bunun gibi ülkenin bir çok yerinde olaylar olmakta ve gittikçe de çoğalmaktadır.

Her gün ellerinde silahlarla bir çok cinayet işleyen insanlar ülkesi olduk.

Peki bu cinayetler son zamanlarda neden arttı?

Çünkü caydırıcı bir sonuç çıkmıyor.

Şimdi pandemi dolayısıyla cezaevinden salıverilen 90 bin mahkum bir daha cezaevine girmeyecek.

Adam cinayet işlemiş ama şimdi aramızda dolaşıyor.

Bu insanlar cezaevlerinde rehabilite olmuş mu?

Cezaevleri suç işleme mekanizmalarına karşı nasıl bir yol izliyor.

Bunları bilmiyoruz.

Herkes silah taşır oldu.Büyük mafyalar dışında küçük küçük mafyalar oluştu.

Görüyoruz ülkede ki uyuşturucu mafyalarını.

Gençlerimizi zehirleyen bu mafyalar belli oranda yakalanıyor.

Ama caydırıcı bir ceza almadıkları için kısa zamanda salıveriliyorlar.

Bunun iki nedeni var.

Birincisi adalete olan güven kalmamış.

İkincisi ekonominin bozulması,gelir adaletsizliğinin derinleşmesi.

Ülkede sürekli yeni cezaevleri yapılıyor.

Esas olması gereken sürekli cezaevleri yapmak değil,insanların suç işlemesini önleyecek tedbirlerin alınması.

Devlet istediği anda bu olayları önler.

Bugün İstanbul'un bazı semtleri mafyalar ile dolmuş ise devlet bu mafyaları bir kaç gün içinde ele geçirir.

Ama ne oluyor?Bir kapıdan girenler,diğer kapıdan çıkıyor.

Şimdi Cumhuriyetin 100. kuruluş tarihi olan 29 Ekim'de bir af çıkarılacağı söyleniyor.

Eskiden 50. yılda da böyle bir af çıkmıştı.

Her ne ad altında olursa olsun bu afların işe yaramadığını gördük.

İşte imar affı.

Binlerce insanımızın ölümüne neden oldu.

Sanki büyük bir başarı hikayesi gibi bunun reklamını yaptık.

Siyaset seçim girdabından kurtulamadığı müddetçe bu afların arkası gelmez.

Yazacak çok şey var.

Her gün bir kadın erkek vahşetine kurban gidiyor.

Hala bunu önleyecek tedbirler alınmış değil.

İstanbul Sözleşmesini de kaldırdık.

Şimdi de 6284 sayılı kanunu kaldırmaya çalışıyoruz.

Böylece kadınları tamamen güvencesiz bırakma eğilimi var.

Ben bazı şeyleri anlamakta zorlanıyorum.

Bunlar bilinçli bir şekilde bazı mahfiller tarafından ortaya atılıyor,toplumda tartışılıyor, bir bakıyorsun uygulamaya sokuluyor.

Tıpkı son zamanlarda kız okullarının açılmak istenmesi gibi.

Şimdi bu konu tartışılıyor ve bir gece belki bu uygulama başlayacak.

Değerli okuyucularım;sizlere güzel haberler vermeyi çok isterdim ama olmuyor görüyorsunuz.

Şimdi Akbelen'de binlerce ormanın kesilmesi daha sonra da iklim krizini konuşmamız ne kadar gerçekçi olur.

Ne diyelim Allah yardımcımız olsun.