Her şey 2007’ de liman işletmesini 36 yıllığına üstlenen MİP adlı şirketin 20 Haziran 2018’ de Mersin Çevre Müdürlüğüne yaptığı başvuruyla başladı.

Şirketin ÇED gerekli değildir talep ettiği dosya “MERSİN LİMANI GENİŞLEME PROJESİ FAZ-2 RIHTIM YAPIMI VE DİP TARAMASI” başlığını taşıyordu..

Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü dosyayı vakit geçirmeden değerlendirdi ve ve 6 gün sonra 26 Haziran 2018 günü “halkı proje hakkında bilgilendirmek, görüş ve önerilerini almak amacıyla ÇED Yönetmeliğinin 9. maddesi gereğince 12.07.2018 tarihinde Halkın Katılım Toplantısı” düzenleneceğini duyurdu..

20 civarında insanla yapılan halkın katılımı ve bilgilendirme toplantıları, diğer yasal süreçler derken 21 şubat 2020 günü Çevre ve Şehircilik müdürlüğü “MİP tarafından yapılması planlanan MERSİN LİMANI GENİŞLEME PROJESİ FAZ-2 RIHTIM YAPIMI VE DİP TARAMASI projesi ile ilgili olarak hazırlanan ve son şekli verilen ÇED Raporunun, İnceleme ve Değerlendirme Komisyonunca yeterli bulunduğunu ve nihai olarak kabul edildiğini ilan eder.

Kararın yasal askı süreci de kısa zamanda tamamlanır ve 17 Nisan 2020 tarihli ilanla verilen ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu' Kararının yine yasa gereği Mersin Valiliğince halka duyurulma süreci de tamamlanır…

Mersinin siluetini katledecek ve Atatürk parkının doğu bölümünü denizden kopararak konteyner dağlarıyla donatacak projeye karşı yasal girişimler çeşitli kurumlarca başlatılır ancak bunların tümü yargının çeşitli kademelerinde gel-git sancıları yaşansa da kent kamuoyunun beklediği ya da umut ettiği sonuca ulaşmaz…

MİP, 2020’ de ÇED kararı ile önünün açıldığını görmüş olmalı ki, açılmış olan dava sonuçlarını beklemeye de gerek görmez.

Ancak görmesini bilen gözlerin fark edeceği biçimde ‘ince’ çalışmalarla limanda projenin önemli adımlarını atmaktan geri kalmaz..

Bu arada İdare Mahkemesi, Danıştay derken itirazını en üst merci olan Anayasa Mahkemesine taşıyan TMMOB Mersin Koordinasyon Komitesi 1 Kasım 2023 günü AYM’ nin, ‘tüzel kişiliği olan TMMOB nin bireysel başvuru yapamayacağı” yönündeki kararla umutların tükendiği kararı kamuoyuyla paylaşır…

Zaten bir perdenin inip bambaşka bir perdenin açıldığını, önlerine çıkan sınırsız fırsatları görmüş olacaklar ki, MİP üst yönetim kadrosuna yabancı ortak temsilcilerini de alarak Mersin protokolüyle sıcak görünümlü  ziyaretler gerçekleştirir, 15 yıldır kentten kopuk şirket algısını tersine çevirmek için ‘fedakarlıktan!’ kaçınmaz, halka cazip gelecek konser bile düzenler..

MİP’ in liman genişletme ve kent siluetini katletme projesi hakkında yıllardır yazılmadık şey bırakmamaya gayret eden biri olarak bu makalede MİP yetkililerinin liman büyütme olarak sundukları yeni rıhtım girişimiyle ilgili bize anlattıklarına karşı gerçekleri ele almaya çalışacağım…

Böylesi bir karşılaştırma gerekli çünkü MİP adına süreci özelleştirme anından bugüne taşıyan en önemli isim olan Akfen patronu Akın’ ın süreç içinde yaptığı açıklamaların gerçeklerle ne ölçüde bağdaştığına bakmak bile böylesi bir çalışmayı önemli kılıyor…

Örneğin Akın, yüzde 50 ortaklığa sahip Singapur’ lu PSA dışında Akfen’ e ait yüzde 50 payının yüzde 40’ ını kendi ifadeleriyle Avustralya’ lı ‘kâr amacı gütmeyen 28 emekli fonunun sosyal sermaye yatırımı ve yönetim şirketi’ IFM’ e sattığı Temmuz 2017’ de limanda gerçekleştirdikleri mucizevi büyümeyi şöyle anlatacaktı:

“liman kapasitesini 8 kat arttırdık. Elleçlenen yük 1,6 milyon TEU’ya ulaşarak 10 yılda 4 kat arttı”

Akın’ ın iddiası buydu da gerçek neydi?

MİP’ in kendi sitesine göz atmak yeterli:

2007’ de 800 bin konteyner elleçleyen liman 2016’ da 1 milyon 450 bin, 2017’ de ise 1 milyon 560 bin hacmine ulaşmış, yuvarlak hesapla Akın’ ın demeci verdiği 2017’ de on yıllık zaman dilimi göz önüne alındığında iki kata ulaşamadığı görülüyor…

Akın’ ın bazı verileri yüksek gösterme çabası tüm yönetim kademesini sarmış olmalı ki, son Mersin çıkarmasında sürekli dillendirdikleri “limanda yapılacak yeni rıhtım ve derinleştirme çalışmalarıyla 500 milyon dolarlık yatırım yapacakları” açıklaması ziyaret ettikleri Akdeniz Belediye Başkanı Gültak’ a aşağıdaki sözleri söyletecekti:

“Tam 6 bin kişiye doğrudan, on binlerce kişiye dolaylı istihdam. 500 milyon dolarlık dev bir yatırım. Bu güzel şehir, bu güzel ülke için taş üstüne taş koyan herkesten Allah razı olsun.” (17 Kasım 2023)

Sadece Gültak’ ın değil, son günlerde herkesin dilinden düşürmediği şu 500 milyon dolarlık yatırım konusunu açıklığa kavuşturmakta yarar var.

Sonuçta herkes istediği rakamı telaffuz eder de doğru için nereye bakacağız?

MİP ÇED dosyasına bakmak yeterli…

Sonuçta yatırımla ilgili tüm yapılacak işler fizibilite çalışmaları ışığında kuruş kuruş hesaplanıp dosyaya girdiğine göre oradaki verileri paylaşmak yeterli olacak:

“1-ÖN ÇALIŞMA (İMAR PLANI, PROJE, ÇED) 17.917.560,0

2- TARAMA VE BOŞALTMA 213.570.697,8

3-DOLGU İŞLERİ 120.002.707,2

4 -KAZIK İŞLERİ 279.944.837,6

5- BETON İŞLERİ 29.697.409,5

6- TEKNİK ALTYAPI VE ÜSTYAPI İŞLERİ 288.866.787,9

TOPLAM 950 milyon TL…”

Kısaca tüm yatırımın projesinden, dolgu, kazık, beton, teknik alt ve üst yapı işlerine varıncaya kadar 950 milyon liraya çıkacağı ön görülmüş…

Ne zaman ÇED dosyasının hazırlandığı 2018’ de…

950 milyon TL kaç dolar mı ediyor o tarihte?

ÇED dosyasında dolar kuru ortalama 6 TL alınmış..

Bu durumda 950 milyon TL 158 bilemediniz 160 milyon dolar…

500 milyon dolar nerede, 160 nerede diyeceğim ama Akın 800’ün 1600’a ulaşmasını 4 kat olarak gördükten sonra bu kadarlık yanılgı kadı kızında da olur demeden geçemiyor insan…

Gültak’ ın kendisine anlatılanlardan yola çıkıp limana yapılacak yeni rıhtımla “tam 6 bin kişiye doğrudan iş sağlanacağı” iddiasına gelince, 500 milyon dolarlık yatırım bunun yanında o kadar masum ki…

Bu konuda da ÇED dosyası yeterince aydınlatıcı…

“Projenin inşaat aşamasında 40, işletme aşamasında ise ilave 150 personel çalışacaktır. (ÇED dosyası s.33)”

Kiracının limana rıhtım girişiminin Mersine getirip götürecekleri konusunu ele almaya sonraki makalede devam edeceğim..