Attığınız her adımda tarih kokusunu buram buram hissettiğiniz Pamfilya’nın önemli kenti Side, bugüne kadar gördüğüm en büyüleyici antik kentlerden birisi oldu doğrusu. Bir antik kent düşünün, üstünde bugünkü kent dokusu, altındaysa M.Ö 8. yüzyılda kurulan kentin kalıntıları olsun. Bu ilginç dokunun büyüsüyle gezdim antik kenti. Günümüzün mimari yapılarının rahat vermediği Antik Side, geçmiş dönemlerde de yangınlardan, depremlerden, korsanlardan ve savaşlardan sürekli zarar görmüş. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, kentin en önemli yapılarıda hala ayakta.

          Antalya’nın 80 km doğusunda, Manavgat’ın 7 kilometre güneybatısında,Akdeniz’e uzanan şirin bir yarımada üzerine uzanan Side’nin adı,  Luvi dilinde Nar anlamına gelirmiş. 19. yüzyılda Girit Adası’ndan gelen Türk ailelerinden bazıları Side’ye yerleşmiş. Bir süre Şehzade Selim’in adını alarak Selimiye’ye dönüşse desonraları tekrar, bereket sembollerinden biri olan nar yani “Side” ismini almıştır. Nar simgesi, zamanın paralarının, mermer yontuların üzerinde de yer almış.

Antik dönemde Pamfilya’nın en önemli liman kenti olan Side, MÖ 7. yüzyılda bir yerleşim merkezi olmuştur. Lidyalılardan Perslere, Büyük İskender’den Helen krallıklarına ve Romalılara kadar pek çok uygarlığın gelip geçtiği Side; Yunan, Roma, Bizans dönemlerinin yapı özelliklerini taşır.

Antik kentin ve günümüz yaşamının içiçe geçtiği Side’ye, görkemli bir kent kapısından giriş yapılır. Tiyatronun hemen yan tarafındaki agora hamamı, 1962 yılında restore edilerekSide Müzesi’ne dönüştürülmüştür. Müzeye girdiğinizde hamamın duvarlarındaki sıcak su borularını hala gözleyebilirsiniz. Müzede Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait, yazıtlar, heykeller, lahitler, portreler, amphoralar ve mezar stelleri sergilenmektedir. Müzenin bahçesi de, içeride sergilenen kalıntılar kadar zengin içeriklidir.

             Tiyatronun hemen bitişiğindeki kemerli kapının altından geçerek,antik dönemde araçların ve insanların yoğun olarak geçtiği  korint sütunlu caddenin, günümüze kadar ulaşan kısımlarında, o dönemleri hayal ederek yürüyebilirsiniz. Bu yürüyüşün başlangıcında caddenin sol tarafında, antik kentin en görkemli yapısı olan tiyatroyla karşılaşacaksınız. Girişinde anıtsal kapı ve restore edilmiş bir çeşme bulunan tiyatro, M.S. 2. yüzyıla tarihleniyor. Side tiyatrosu, mimarlık tarihi açısından önemli bir özelliğe sahiptir. Bu tiyatro  bir dağ yamacına yaslanmadan, düz bir alanda,kemerli mekânlar üzerine kurulmuştur. Roma mimarisi geleneğinde inşa edilentiyatronun bu özelliği, Anadolu'daki tekörnektir.Günümüzde harap bir halde olan tiyatronun üç katlı sahnesinde, Geç Roma döneminde gladyatör ve hayvan dövüşleri de yapılıyormuş. On beş bin seyirci kapasitelitiyatro, Bizans Dönemi’nde M.S. 5 ve 6. yüzyıllarda Hristiyan ayinlerinin yapıldığı açık hava kilisesine dönüştürülmüştür…