Türkiye’yi bir seçimler ülkesi olarak tarif edersek; aslında, pek de abartılı bir tanımlama yapmış olmayız. Türkiye’de, Osmanlı dönemindeki iki dereceli seçimleri saymazsak, sadece Cumhuriyet döneminde 27 genel seçim yapılmıştır. Yine Cumhuriyet döneminde 1930’dan başlamak üzere 19 Yerel Yönetim seçimleri yapılmış ve bunlardan ayrı olarak 6 kez de referanduma gidilmiştir. Bu sayılar karşısında şöyle kabataslak bir hesaplama yapacak olursak; demek ki, 100 yıllık Cumhuriyet döneminde ülkemiz genelinde tamı tamına 52 kez seçim sandıkları kurulmuştur. Cumhuriyet bu yıl 100. Yaşına girdiğine göre, elde ettiğimiz bu sayıyı 100’e bölersek 1, 923 rakamına ulaşıyoruz. Bu basit hesaplama sonucunda elde ettiğimiz bu basit rakam şunu ifade ediyor. Demek ki bizim ülkemizde her 1 yıl 9,5 ayda, hadi bunu yuvarlayarak oransal bir ifadeyle genelleştirecek olursak her 2 yılda bir seçim sandıkları kurulmaktadır. Tabii böyle bir durum, iyi midir, kötü müdür? Nasıl ve ne menem bir durumdur diye sorarak bir değerlendirme yapacak olursak; İlk olarak böyle bir durumun Türkiye’ye özgü, sağlıksız ve en azından kaynak israfı gibi çeşitli sakıncaları bulunan marazi bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Kaldı ki, böyle bir saptama da apayrı ve çok çeşitli neden ve sonuçları bulunan daha başka araştırma ve incelemelerin konusudur. Tam da yukarıda söylemeye çalıştığım gibi daha yaklaşık olarak 11 ay önce 14 Mayıs’ta Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. Hemen ardından 28 Mayıs’ta ise, Cumhurbaşkanlığı 2. Tur seçimleri için ülkemizde yeniden seçim sandıkları kuruldu. Yukarıda kısaca açıklamaya çalıştığım gibi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin üzerinden daha 1 yıl bile geçmeden 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak olan Yerel Yönetim seçimlerinde sandıkların kurulması için geriye doğru gün saymaya başladık bile. Tabii yerel yönetim seçimleri de hem ülkemiz hem demokrasimiz hem halkımız ve hem de siyasal partilerimiz için çok büyük bir önem taşıyor. Bu nedenle özellikle siyasal partilerimiz, yerel yönetim seçimlerini kazanabilmek için olağanüstü bir gayret gösteriyorlar. Tabii bu söyleyeceğim, siyaset biliminin derinliklerinde kalmış, sadece uzmanların bildiği gizemli ve sır niteliğinde bir uzmanlık bilgisi değildir. Yaşı gereği birkaç seçime katılmış, şu veya bu şekilde ülkemizin güncel siyasetine ilgi duyan, ortalama olarak medyadan günlük siyasi gelişmeleri izleyen herkes çok iyi bilmektedir ki, Türkiye’de yerel yönetim seçimlerinin dinamikleri, genel seçim dinamiklerinden çok farklıdır. Hatta her il ve ilçenin genel siyasetten çok farklı, kendine özgü siyasal eğilimleri, oy verme davranışları, dengeleri ve tercihleri vardır. İşte yerel seçimlerde başarılı sonuçlar elde etmek isteyen siyasetçilerin bu gerçeğin biliciyle bazen sokak sokak, köy köy, mahalle mahalle çok iyi ve gerçekçi analizler yapmaları ve çok özel ilişkiler geliştirmeleri gerekmektedir. Yerel seçim sonuçları için bazı tahminlerde bulunabilmek için henüz çok erkendir. Özellikle Türkiye’de siyasal gündem baş döndürücü bir hızla çok çabuk değişebilmektedir. Ünlü siyaset adamımız Süleyman Demirel’in siyasi tarihe geçmiş o çok ünlü deyişiyle “Türkiye’de siyasette 24 saat çok uzun bir zamandır.” Çünkü, siyasal olaylar, konjonktürel olaylardır. Yani hava durumu gibi değişkendir. Ancak bu durum, seçimlere yönelik olarak birtakım planlamalar yapmamız ve bazı strateji ve taktikler geliştirmemiz için engel değildir. Yerel seçimlerde yurttaşlar genellikle, geçmişte yapılmış olan hizmetlerden daha çok öncelikle kendileri ve aileleri, yakın çevreleri, kentleri ve en sonunda da ülkeleri için gelecek tasarımlarına ve yakın gelecekteki somut beklentilerine göre oy kullanmaktadırlar. (Devam edecek)
MEÜ. E. Öğr. Gör. Uzm. Celal TEZEL