VİCDANLI EĞİTİM

Abone Ol

“Bana bir düzine sağlıklı bebek verin, onları kendi yarattığım dünyamda yetiştireyim. Size garanti
ederim herhangi birini istediğim herhangi bir karakter haline getirebilirim. Doktor, avukat, sanatçı,
tüccar ve evet dilenci veya bir hırsız.” (John Broauds Watson)
Bu sözlerin sahibi olan Watson’a göre insanlar ve hayvanlar her türlü davranışı koşullanma sayesinde
öğrenmektedirler. Yani kalıtımsal özellikleri bir kenara koyan bu yaklaşım, yetiştirilmek istenen insan
modeline göre eğitimden bahseder (Erdura, 2019).
Peki ülkemizin eğitim sistemi ile nasıl insanlar yetiştirmek istiyoruz? Çocuklarımızı nasıl karakterler
haline getirmek istiyoruz?
Ülkelerin eğitim sistemlerinin amacı, o toplumun anayasal rejiminin gereklerine uygun tipte insanlar
yetiştirmektir. Eğitim sistemimize yön veren ana başlık “yetiştirilmek istenen insan tipidir.” Eğitim
kurumlarımız, belirlenen amaç ve niteliklere uygun tipte bireyler yetiştirmek için çalışırlar (Erdem,
Sarpkaya 2010).
Ülkemizin eğitim sistemi, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre toplumsal
sürekliliğimizi sağlamak için, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, iyi yurttaş ve insan, milli
kültür değerlerini benimsemiş ve kültürel kimlik sahibi, meslek sahibi, yapıcı, yaratıcı ve verimli
insan tipi yetiştirmeyi hedeflemektedir.
Peki istenilen hedefe ulaşılabilinmekte midir?
Anayasamıza göre şekillenen temel hedeflere ulaşmak için nasıl bir çaba gösteriyoruz?
Yazımızın başından itibaren anlaşılacağı üzere toplumsal yapının düzenlenmesinde, ülkenin geleceğine
yön verecek nesillerin yetiştirilmesinde en önemli etken ‘eğitim’dir.
Ancak son yıllarda görünen o ki ‘Milli Eğitim’de işler belirlenen rotada gitmemektedir. Siyasilerin
müdahaleleri ile Milli Eğitim Temel Kanunu’nun belirlediği ilkelerin uygulanması güçleşmektedir. Sık
sık değişen milli eğitim bakanları, her gelen bakanın eskiyi yok sayarak yeni sistem oluşturmaya
çalışması, müfredatta yapılan değişikliler eğitimde istenilen hedeflere ulaşılmasını zorlaştırmaktadır.
Daha doğru bir ifade ile ‘milli hedeflere’ ulaşılması güçleşmektedir.
Eğitim kısa bir tarifle, bireylerde istenilir davranış değişikliği meydana getirmektir. Ülkemizde
uygulanan müfredatlarla nasıl bir nesil yetiştirmek istiyoruz?
Bazı siyasilerin belirttiği gibi eğitim sisteminin önceliği dindar nesil yetiştirmek midir?
Yaratıcı, çocukların yeteneklerini ortaya çıkaracak, bilimsel bir eğitim programlarını uygulamakta ne
derece başarılıyız?
Son günlerde gündeme gelen ‘yeni doğan çetesi’ adı verilen kötü niyetli oluşumu hayretle izliyorum.
İyi eğitim! aldığı düşünülen insanların vicdansızlığı karşısında hayrete düşüyorum.
Başka bir haberde bir hâkimin ‘maddi çıkar’ karşılığı vicdanını teslim ettiğini görüyorum. Bir polisin
alacak verecek davasında başka birinin canını aldığını…
İmamın tacizde bulunduğunu…
Öğretmenin şiddet uyguladığını…

Bu tür kötü örneklerin maalesef ki her geçen gün yenilerini öğreniyoruz. Bu da bizlere eğitim
sistemimizde sorunlar olduğunun en önemli göstergesi oluyor. Yetiştirmek istediğimiz insan tipini
ortaya koyuyor.
‘Eğitim Sistemimiz’ siyasilerin müdahaleleri ile şekilden şekle girecek bir yapı değildir. ‘Eğitim
sistemimiz’ Milli’ bir davadır. Bunun bilincinde olarak uzun vadeli hedeflerle ‘Milli Eğitim’
politikaları belirlenmelidir.
Unutulmamalıdır ki,
İnsanlar sadece maddi değil, özellikle bu maddi kuvvetin içerdiği manevi kuvvetin etkisiyle
yapıcıdırlar. Milletler de böyledir. Manevi kuvvet özellikle bilim ve inançla yüksek bir biçimde
gelişir. Öyleyse hükümetin en verimli ve en önemli görevi eğitim işleridir. Bu yolda başarılı
olmak için öyle bir program izlemek zorundayız ki, o program milletin bugünkü haline,
toplumsal ve hayati ihtiyaçlarına, çevre koşullarına, çağın gereklerine uyum sağlasın, onlara
uygun olsun. Bunun için çok büyük, ama hayali ve karışık fikirlerden uzak durup gerçeğe
derinliklerini görerek bakmak, dokunmak gerekir. (Mustafa Kemal ATATÜRK)