Nasıl ki teoriler pratikten doğar, yaşanır ve anlaşılır, özgürlükler de bedellerle kazanılır. Bedeller CAN bile alabilir. Tıpkı Turan Dursun’un “Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim, halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım?” dediği gibi… Bedeli canı oldu. Ne uğruna peki? Halka aklı ve bilim yolunu göstermek uğruna!

                Turan Dursun, halkın gerçeği anlaması uğruna kişisel rahatlığını feda etti.

İnsanlık var olduğundan beridir bu döngü kâh ileriye doğru ve kâh geriye doğru dönmekte. Elbette ileriye doğru olan, toplumların gelecekleri için olması gerekendir ve halkın mutluluğuna hizmet eder.

                Toplumları yönetenler, kişisel hırslarla mal varlıklarının yedi sülalelerine yetmesi ve hatta artması için kullanırlarsa;

                Yönetilenler, her zamanda ve koşulda “Muhtaç” durumda kalırlar,

                Her zamanda ve koşulda BEDEL ödeyen olurlar,

                Hak aramada, talep etmede, mücadele yolunu seçmede etkisizleştirilirler…

                Ancak; “Gün ola, devran döne,” sözünde olduğu gibi ve hatta “Ne ekersen onu biçersin,” sözünde olduğu gibi ve üstelik “Zalimler er ya da geç hesap vereceklerdir,” vurgusuyla hak yerini bulmaktadır, bulacaktır…

                Bir taraftan “Üçüncü Dünya Savaşı” tartışmaları ve hazırlıkları yapılırken,

                ABD Başkanlık seçimleri kanla sürdürülürken,

                Avrupa, Ukrayna’ya bel bağlamaya çalışırken,

                Türkiye ve Suriye görüşmeleri gündemdeki yerini koruyor ve ABD’yi ürkütüyorken, bedeller yine halklara ödettirilmeye çalışılıyor…

                İsrail, sivilleri katletmeye aslında “Soykırım” yapmaya devam ediyor. Ancak ne AİHM ne “Çağdaş” Avrupa, ne de dünyanın en büyük insan hakları ihlalcisi olmasına rağmen dünya milletlerine “İnsan Hakları” karnesi veren Amerika ses çıkarmada!

                Deprem olur, bedel sakinlere çıkartılır,

                Sel olur, emekçiler suçlanır,

                Enflasyon yüksekliğinin nedeni hep üreticiler olur,

                Hastalıklar, çevre kirliliği, iklim değişikliği… suçlu bellidir ve o da VATANDAŞTIR!

                Oysa sadece ABD’yi değil neredeyse dünyayı yöneten çokuluslu şirketler “Bedel” sözcüğünü ya hiç duymamışlardır (!) ya da onlara çooookkkk uzaktır…

                Mustafa Kemal Atatürk, önce mevkiini, sonra canını BEDEL etmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş, Türk Gençliğine de miras ve emanet bırakmıştır…

                Şimdi sıra Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler ya da yönetmek isteyenlerde;

BEDEL ödemeye hazır mısınız? Ülkemizin bağımsızlığı, zenginliklerimizi kullanmayı, milletimizin huzur içinde yaşaması için yani?

Kısacası; Milletin çıkarları için birileri bedel ödeyecek!

Başka yolu yok!