Utangaç bir kış güneşinin havayı ılıklaştırdığı günlerden birini yaşıyordu, Ayvalık. Günlerden Pazar ve Ayvalık’ın pazar günüydü.

Pazar arabasını alıp eve yakın olan pazar yerine yöneldim. Önce tezgahların sunduğu görsel şölenin tadını çıkardım. Sonra önceden tespit ettiğim tezgahlardan alışverişe başladım. Maydanoz, roka, arap saçı, tere alacağım son tezgahın önüne geldim. İki demet alıp parasını ödedim, sonra fikrimi değiştirerek iki demet daha alıp, pazar arabasına koydum ve alışveriş bitti diyerek çıkışa yöneldim.

Son anda karar değiştirip yeşillik aldığım tezgahın karşısındaki tezgaha mandalina almak için geri döndüm. Tam o sırada arkamdan gelen sesin, bu pazar arabası sizin mi, diye sorduğunu işittim. Tabii ki benim demek için sese dönerken arabaya baktığımda başka bir arabayı sahiplendiğimi fark ettim.

Sonra durum anlaşıldı. Yeşillik tezgahından ikinci kez alışverişte yeşillikleri benim arabanın yanına konan başka bir arabaya koymuş, onu ardı sıra sürüklemeye başlamışım. Arabamı getirdiler, arabalarını aldılar gülüşler arasında.

Son anda tekrar aynı yere dönmemle çözülen sorun nedeniyle yüzümde kaybolmayan bir gülümsemeyle eve geldim.

Yaşadığımı dalgınlığıma ve yetmişlere yaklaşan yaşım nedeniyle oluşmaya başladığını düşündüğüm dikkat dağınıklığıma yordum.

Eve dönüp de Cumhuriyet Gazetesi’ni elime alınca işin biraz daha çetrefilli olabileceğini düşündüren bir haberle karşılaştım. Haber başlığı “Teknoloji Bağımlılığı Beyni Çürütüyor” şeklindeydi.

Haberde Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Fatma Şimşek yeni bir kavramdan söz ediyordu: ‘Beyin Çürümesi’

Dr. Şimşek’in “Sabah erken saatlerde kalktığımızda dijital dünya ile uğraştığımız zaman, baktığımız her video, her görsel içerik beynimizdeki prefrontal korteksimizde bir yer işgal eder. Kısa videolar, dijital uyaranlar beynimizin sürekli bir konudan diğer konuya analiz yapmadan geçmesine neden olur. Bu da prefrontal korteksteki analiz kabiliyetinin azalmasına neden olur.” ifadesi yer almakta, bilimsel araştırmaların bu dijital bombardımanın beynin çalışmasına fırsat vermediğini, her bilgiye hafızamızı zorlamadan anında ulaştığımızdan hafıza merkezinin de devre dışı bırakılarak süreç içinde fonksiyonunun azaldığını gösterdiğini dile getirmektedir.  

Dr. Şimşek’ten, Beyin Çürümesi diye kavramsallaştırılan beynin fonksiyonlarını azaltan bu durumun kendisini hafıza kaybı, düşünme ve karar vermede zorluklar, konsantrasyon eksikliği, sosyal izolasyon ve zihinsel yorgunluk şeklinde gösterdiği bilgilerini öğrenmekteyiz.

Evrimin, çalışmayan organ geriler, bilgisinin burada da geçerliliğini gösterdiğini düşünebiliriz. Yeterince çalıştırmadığımız beynimizin zamanla fonksiyonları azalmakta, beyin çürümektedir.

Pazarda yaşadıklarımdan sonra benim de mi beynin çürümeye başladı diye düşünmedim değil. Ekran sürem fazla olmasa da daha da azaltmanın, beynimi daha fazla çalıştırmamın yollarına bakmaya başladım.

Okuma süremi arttırma, açık havada daha fazla zaman geçirme, arkadaşlarımla sohbet ederken telefonu cepte tutma, aklıma bir şey geldiğinde öğrenmek için hemen telefona başvurma yerine biraz beynimi zorlama, hesap makinesini daha az kullanma, bazı telefon numaralarını ezberleme, şiir ezberleyip, ezberden şiir okuma gündeme aldığım ilk şeyler oldu.

Beynim çürümesin…

 Beynimiz çürümesin…