“İş bitmiyor…”

                Bu yakınmayı her şart ve durum ve her alan için kullanabiliriz değil mi?

                Ev kadını isen,

                Çalışan isen,

                Emekçi isen,

                Üretici isen… öğretmen, doktor, mühendis, bilim insanı vb.

                Hepimizin şikâyet ettiği bu durum aslında yaşamın devam ettiğinin göstergesidir, öyle değil mi?

                Evde işler bitmişse, okullarda eğitim-öğretim yapılamıyorsa, hastanelerde doktor, hasta yok ise, tarlalar kurumaya yüz tutmuşsa, fabrika bacaları tütmüyorsa… yaşam bitmiş demektir.

                Demek ki, işlerin bitmemesi, hayatta olduğumuzu, yaşamın devam ettiğini, acı-tatlı her yönüyle birlikte olduğumuzu göstermektedir.

                İnsanlık tarihi her ne kadar tekrarlardan oluşuyor ise de değişen, gelişen, yeni, çağlar ötesine bile uzanabilen haller de yaşanmakta…

                Biraz ayrıntılandıralım;

                Teknoloji, insana hizmet etme amaçlı gelişse de insanı esir almış durumdadır diyebiliriz.

                Tıp her ne kadar canlılar için daha iyi bir ortam hazırlama amacı güdüyorsa da ismini henüz duyduğumuz, insanlık tarihinde ilk olabilen çok ve çeşitli hastalıklar duyuyor, yaşıyor ve mücadele etmeye çalışıyoruz.

                Teknolojinin, üreticiye yardım elini uzattığı son gelişmişliklerde bile insan beyni esas olmakta ve yararlar yanında olumsuzlukları da beraberinde getirmekte. Üretim alanlarından uzaklaşmayı esas alan yeni nesil, sanırım olayın farkına vardığında geç kalınmış olabilir. Nasıl ki hava ve su olmadan yaşanmıyorsa gıda olmadan da yaşanmayacağını öncelikle kavramış olmamız gerekmektedir.

                “Çarpık kapitalizm” derken, bir yanda gelişmişlik ve diğer yanda da açlıkla mücadele etmeye çalışan insanlık tanımını yapabiliriz. Avrupa burjuvazisinin, işçinin emeğiyle elde ettiği artı değerin, devede kulak örneğini emekçilere vermesi elbette dikkat çekicidir. O işçinin arabası vardır, evi vardır, tatillerde yurt dışı seyahatler yapabilir. Ancak yine o işçi, diğer ülkelerin işçileri ile birlikte olmak istemez! (Her ne kadar “Bütün dünyanın işçileri birleşin,” desek de)

                İspanya’da, Fransa’da, Almanya’da üreticiler traktörleriyle alanlara indiler ve “Haklarını” istediler… Biz de yaptık bunu. Traktörlerimizle alanlara indik ve üreticiye desteklerin arttırılmasını istedik. Bu güzel ve doğru tutum Türkiye’nin en büyük işçi federasyonu olan Türk- İş tarafından ülke geneline yaygınlaştırıldı.

                “İş” bitmez. Biterse hayat durur,

                Mücadele, insanlık var olduğu süre devam eder, daha iyiye, daha doğruya, daha güzele…

                “İş bitmiyor,” demekten vazgeçiyoruz

                Mücadeleye devam…

                Oluşları olağan karşılamak, mücadeleyi esas almak, rotayı hep daha iyiye, daha doğruya ve daha güzele çevirmek de görevimiz,

                Yaşam bir mücadele alanıdır desek daha mı doğru olur ne?