Pazarı pazartesine bağlayan 20 Ocak 2025 günü Apple ve Google Play Store platformlarının zirvesine yerleşen Çin yapımı yapay zekâ uygulaması DeepSeek, birkaç saat içinde Chat GPT gibi zirve sarhoşu benzerlerini geride bırakarak en çok indirilen uygulama sıfatını aldı…
Ücretsiz indirilen Deep Seek’ in ilgi görmesi doğaldı ama böylesi bir küresel rağbeti açıkçası kimse hesaba katmamıştı..
En büyük şaşkınlığı ise Chat GPT yaratıcısı Nvidia hisselerine yatırım yapan kurum ve kuruluşlar yaşıyordu…
100 milyarlarca dolarlık yatırımlarla dünyada rakipsiz bir yapay zekâ modelini yarattıkları iddiasındaki 3 trilyon dolarlık piyasa değerine ulaşan şirketin 20 Ocak’ ta ABD borsaları açıldığında yüzde 20 düşüşle 600 milyar dolar değer kaybı yaşaması sebepsiz değildi..
Öyle ya, 2003 yılında birkaç milyon dolara el değiştiren bir şirket soluksuz koşusunu 2024 Haziran’ ında 3,3 trilyon dolarlık değerle taçlandırırken, bir sabah ortaya çıkan 1-2 yıllık şirket üstelik el altından topladığı 2-3 bin Nvidia çipi ile 5-6 milyon dolara mal ettiği yapay zekâ uygulamasıyla Chat GPT’ nin bir avuç dolar ödeyerek erişebildiğiniz her türlü hizmetini ücretsiz alıyordunuz…
Aradan geçen bir ayda yapay zekâ uygulamaları alanında sular duruldu mu? Derseniz hayır…
Deep Seek’ in gördüğü ilgi, Google’ in elini çabuk tutmasına ve tıpkı Çin’ li rakibi gibi ücretsiz Gemini uygulamasını piyasaya sürmesine yol açtı…
Elon Musk, Facebook çatı şirketi META başta olmak üzere dünya kadar farklı yapay zeka uygulaması yarışa bir yerden katılma çabasında…
Şimdi tüm dünya hız kazanan soluksuz mücadelenin gerçek kahramanı Deep Seek’ in nefes kesen başarısının temel dinamiklerini anlamaya çalışırken, gelişmeler aslında Çin'i yakından takip edenler için bu bir sürpriz değil…
Değil çünkü 2015'te kabul edilen ve ‘Made İn China’ başlığıyla dillendirilen 10 yıllık yol haritası Çin'in imalat sektörünü dönüştürmeyi hedefleyen 13. Ve 14. beş yıllık kalkınma planlarıyla çiziliyordu…
Hedef, daha düşük işçilik maliyetleri ve tedarik zinciri avantajlarıyla kolaylaştırılan ucuz, düşük teknolojili malların üreticisi olan "dünyanın fabrikası" olmaktan çıkıp, tabir yerindeyse ülkeyi don gömlek üreten emek yoğun atölyelerden daha fazla katma değere sahip, daha teknoloji yoğun bir güç merkezine dönüştürmekti.
Hayli iddialı "Made İn China 2025" hedeflerini ana başlıklarla belirleyen ve 10 yılı kapsayan metin Çin hükümeti tarafından 2015'te gösterişli bir şekilde duyuruldu.
Buna göre Çin 2025'e kadar domine etmek istediği 10 teknoloji endüstri dalına odaklanacaktı…
Yapay zekâ, kuantum bilgisayarlar, elektrikli araçlar, yenilenebilir enerji ve pil teknolojisi bunlardan bazılarıydı.
Başta ABD olmak üzere rakiplerin ileri teknoloji ürünleri gerektiren alt yapısını güçlendirme girişimini ambargolar, yasaklama çabalarına karşın Çin geçen 10 yılda ileri teknoloji dönüşümüne 1,4 trilyon dolar yatırdı…
Sonuç?
Her türlü dış engelleme çabalarına karşın tavizsiz sürdürülen programla Çin, yenilenebilir enerji, pil teknolojisi, elektrikli araçlar gibi sektörlerde bugün dünya lideri bir ülke konumuna yükselmiş bulunuyor…
O kadar ki, belirlenen alanların çoğunda büyük küresel oyuncu olmak bir yana 10 yıllık hedeflerin de ötesine geçildi..
Örneğin, Çin otomobil sektörünün önceki liderlerini (Almanya, Japonya, ABD) geçti ve elektrikli araç üreticisi BYD gibi şirketler sayesinde diğer ülkelerden daha fazla otomobil satar hale geldi.
Elektrikli araçlardaki başarının altında, Çin'in dünyanın en büyük pil üreticisi konumuna yükselmesi yatıyor…
Uluslararası Enerji Ajansı'na göre yenilenebilir enerji alanında Çin bugün küresel güneş paneli tedarik zincirinin yüzde 80ile 95'inden sorumlu.
Araştırmacılar Çin'in yenilenebilir enerjide akıl almaz bir küresel dev haline dönüştüğünü ve 2028 itibarıyla dünyadaki tüm yenilenebilir enerjinin yüzde 60'ının Çin'de üretileceği konusunda hem fikir..
Çin dünya drone sektörünün de artık lideri…
Örneğin Şenzen merkezli DJI'ın küresel Pazar payı yüzde 70 ve bu alanda dünyanın en büyük 10 şirketinin üçü Çinli.
Çin Komünist Partisi 10 yıl önce katma değer yaratan ileri teknoloji alanındaki 10 sektörün istenen düzeye ulaşması için alt gruplarda 250 adet mini hedef belirlemişti. Uzmanlara göre o hedeflerin yüzde 86'sı tutturuldu.
Çin'i yakından takip eden araştırmacılara göre ortaya çıkan başarının temelinde; “devlet kapitalizmi modelini kullanarak hükümetin araştırılacak ve fonlanacak alanları tespit etmesi ve tüm destekleri bu alanlara hasretmesi" yatıyor…
Bir başka önemli dinamik ise 2015’ e kadar yetişmiş beyinleri daha cazip koşullar sunan ülkelere kaçarken, son on yılda tersine dönen beyin trafiği…
Çin'in yabancı yetenekleri ülkeye getirmek ve yabancı şirketleri Çinli şirketlerle ortaklık kurmaya ikna etme becerisiyle de dikkat çekiyor…
ABD Kongresi'nin araştırmasına göre Çin hükümeti araştırma, geliştirme ve yabancı şirketlerin alımına 1,5 trilyon dolarlık kaynak aktarmayı planlarken, Kongreye sunulan rapora göre bunun 627 milyar doları 2020'ye kadar harcanmıştı.
‘Made İn China 2025' in hedeflerinden biri de ülkenin kendine yetebilirlik oranını artırmaktı.
Gelmekte olan tsunami dalgasının önünü kesmek için çeşitli engellemelere karşı Çin’ in politika uygulayıcıları eski bir Çin atasözünü düstur edindiler: Yaşam bir yolunu bulur"
Gerçekten de onca kısıtlama ve yaptırımlar sadece taktik hamleleri etkiledi, stratejik yön asla değişmedi.
Bunun en somut örneği şu son 3-4 haftada nefesimizi tutarak izlediğimiz Deep Seek’ in 2 yıla sığdırdığı öyküsü…
ABD'nin yaptırımları nedeniyle güçlü çiplere erişemeyince pes etmeyen daha güçsüz çiplerle yola devam edip, yeni teknik modellemelerle çok daha ucuza çalışabilen yapay zekâ modelini ortaya çıkarma başarısı…
ABD’ de başkan seçilen Trump’ ın ilk hamlesinin yüz milyarlarca doları mikroçip üretimi, bilimsel araştırmalar ve yapay zekâ altyapısına yatırarak Çin'le rekabetinde konumunu güçlendirme amaçlı olması da yeni küresel savaşın bilişim alanında yaşanacağını gösteriyor…
Temu ve Shein gibi Çinli e-ticaret platformları ve DeepSeek gibi yapay zeka uygulamaları, BYD ve onu takip eden çok sayıda elektrikli araba üreticileri tüm dünyayı istila ederken bu amansız dalgayı batının sadece ambargolarla durdurmaya çalışması ne ölçüde başarılı olabilir…
1990’ larda Sovyet blokunun çökmesiyle, ABD merkezli tek kutuplu dünya sisteminin artık yenilmez güç olduğunu varsayan ve yeni paradigmayı ‘Tarihin Sonu’ olarak tanımlayan tezler çürürken, çok farklı bir yeni çağın doğuşuna tanıklık ediyoruz…
Türkiye bu evrensel değişimin neresinde sorularını duyar gibiyim…
Tıpkı sanayi çağını ıskalayan son Osmanlı dönemi gibi, bulduğu dış borçları betona gömerek bilgi çağını ıskalayan bir ülkenin nerede olması gerekiyorsa tam da oradayız…