Mersin’ in müstesna markası Mersin İdmanyurdu’ nun altından kalkılmaz borçlarıyla kapısına kilit asılalı epeyi zaman oldu..
1967-73 ve 2011-12 sezonlarında süper ligde mücadele eden tarihi öneme sahip kulüp 2019’ da ödenemeyen borçlar ve cezalar nedeniyle tüm faaliyetlerine son verdi.
Son ana kadar kamuoyu Mersin’ deki onca kurum, kuruluş, iş insanı gelip sahip çıkar, bitkisel hayatta can çekişen hastayı ayağa kaldırır diye umutla bekledi ancak kılını kıpırdatan çıkmadı…
O defteri kapatıp sil baştan ‘Yeni Mersin İdmanyurdu’ adıyla yeniden sahalara döndürme girişimleri de gün itibariyle noktalanmış gibi görünüyor..
Kişilerin çabalarıyla yer yer büyük beklentileri yaratan heyecan dalgasının bu kez yeniden canlandırılması da hayli zor…
Zor çünkü kurumsal yapı sağlanmadan ve kişisel katkıların ötesinde istikrarlı gelirlere sahip olmadan kulüplerin futbol gibi büyük bütçeler gerektiren alanlarda profesyonel olarak faaliyet göstermesi günümüzde olanaksız…
Yıkılmasaydı bugün 75 yıllık geçmişiyle ülkenin en iyi stadyumlarından birine sahip tam yüz yıllık Mersin İdmanyurdu’ nun (Asıl adı Mersin Talim Yurdu ya da kuruluştan itibaren uzun yıllar kamuoyunca kabul gören o yüklü anlam içeren haliyle Yurt) bugün Trabzonspor’u da sayarsak 4 büyükler arasına girmesi mümkün değil miydi?
Bunun gerçekleşmesi için Mersin gibi potansiyel olarak bakıldığında her türlü zenginliğe, yeterince dinamiklere sahip olmasına karşın ‘Aidiyet duygusunu’ pekiştirmiş, bir başka ifadeyle ‘Mersinlilerin Mersin’e sahip çıkma’ anlayışını hâkim kılmış bir kent görünümü sağlanmalıydı, diğer tüm alanlarda olduğu gibi MİY markasını sahiplenip, layık olduğu yerlere taşıma konusunda da sınıfta kaldık…
Peki, İdmanyurdu ilk kez mi böylesine bir yıkım tablosuyla karşılaşıyor?
Sorunun yanıtı için, 1930’ ların ortasına henüz 10 yaşını idrak edecek olan Mersin İdmanyurdu kulübünün o dönem yaşadıklarına bakmakta yarar var..
1934’ te Mersin Belediyesi bütçesine İdmanyurdu tahsisatı altında bir ödenek ayrılır..
20 Eylül 1934 günü yayınlanan Yeni Mersin gazetesinin haberi aynen şöyle:
“Belediye bütçesinden ayrılmış olan idman yurduna yardım tahsisatından 100 lirası da evvelki gün Yurd’ a verilmiştir.”
Ancak kısa zaman içinde Belediyeden sağlanan taşıma suyla değirmenin dönmediği çıkıyor ortaya…
1935 Ocak ayında yine Yeni Mersin gazetesinde Rıza Atilla imzasıyla yayınlanan makale o günkü tabloyu hayli çarpıcı örneklerle ortaya seriyor…
Okuduğunuzda benim gibi DEJAVU duygusuna kapılacağınız, yok canım bu kadar benzer durum yüz yıl durmadan tekrarlanmaz, bu kadar da olamaz diyeceğiniz tespitler…
“ İdman Yurdu*
10 yıl önce töre bağı tanımayan ve mektep dışında kültür varlığı nedir bilmeyen gençliği yapısı kadar da kafası sağlam yurt çocuğu olarak yetiştirmek için canlı adımlar ve yer yer spor kurumları açıldı.
İlk çıkış hızı yitirilmemiş olsaydı bugün bizde de gençliğin yönünü yurt kazancının dileklerine ayar edecek ana yuvalar bulunabilirdi.
Ne yazık ki Osmanlılığın etiketçilik diye namlandırabileceğimiz anti sosyal duyguları bu kurumları yürütmedi.
Bir zamanlar basamak olarak kullanılan spor kurumlarında yüküm almak işi sonraları amaca tezelden ulaştıracak başka kurumlar çıkınca bir angarya olarak görüldü.
Gençlik sözü bir fantasya bir süs gibi dillerde kaldı.
Bu hal memleketin her yönünde böyle ve derin bir iç sızı olmakla beraber Mersin'in görünüşü kadar olması gerektir.
Mersin'in gençliğini çatısı altında toplayan veya topluyor görünen tek kurum idman yurdudur.
Geçen yıllarda canlılığı ve çalışması görülebiliyormuş.
Şimdi ay ışığında çıra gölgesi gibi duruyor.
Mersin'in mevcut durumu ile taban tabana zıt olan bu biricik kurum üzerinde düşünüldüğünden daha çok durmak ve ortada bir pürüz varsa apaçık konuşarak temizlemek tam anlamıyla bir yurt borcudur.
Geçen cuma günü yurdun yıllık genel toplantısı yapılacaktı. Bundan daha önce de merkez heyetinin toplanarak genel toplantı hazırlığını görmesi ve idare heyetinin yıllık çalışmasını araştırarak raporunu onaylaması ve yurdun durumunu yürüyüşünün artmasını anlatacak işlerin düşünülmesi için konuşması gerek bulunuyordu.
Çoğunluk bulunamadığından merkez heyeti toplanamadı. 2 günde sayısı pek çok olan heyetten ancak birkaç kişi gelebildi.
Bütün bir yıl içinde tek toplantı yapmayan merkez heyeti gençliğe karşı yükümünü başardığını veya başarmaya savaştığını hiçbir zaman ileri süremez.
Genel toplantıya gelince;
Cuma günü hiç kimse iş başında olmadığı halde gelenlerin sayısı 10 kişiyi aşmadı ve toplantı bugüne bırakıldı.
Bu iki noktayı yukarıda dokunduğumuz angarya sözüne örnek olarak verdik.
Yurdu sevmek, gençliği sevmek, ancak söz sınırını aşarak iş alanına döküldükten sonra ölçülebilir.
Sosyal durumlarından büyük işler beklenilen kurum adamları her şeyden önce dönen yürüyüşüne inancı sağlam bir gençlik kütlesi katmış olmakla övünmenin yolunu aramalıdırlar.
Umduğumuz ve beklediğimiz Mersin'in biricik spor kurumu olan Mersin gençliğinin gücünü arttırması beklenen idman yurduna yeni bir hız verecek yolların aranması ve bulunmasıdır. “
*Rıza Atilla Yeni Mersin (Ocak 1935)