Bazı sözcük grupları sayfalarca sürecek anlatımları bir cümlede özetler. Yaşanmışlıkları ve tecrübeleri konu alan ve kültürümüzde önemli yeri olan atasözlerimiz de az söyler çok anlatır. Bu atasözlerinden birisi de büyüklerimizin sohbetlerinde sıklıkla duyduğumuz ‘Çok Söz Yalansız, Çok Para Haramsız Olmaz’ atasözüdür.
Son aylarda sosyal medyada ve haber bültenlerinde yasa dışı işleri nedeniyle sık sık gündeme gelen, saçlarına yüz dolarlık kâğıt paralarla bukleler yaptıran ve lüks yaşamını herkesin gözüne sokarcasına ortaya seren aileyi gördükçe bu söz aklımda tekrardan yer ediyor.
Ülkemizde imalathaneleri, fabrikaları ile kazançlarını elde eden, binlerce kişiye istihdam sağlayan ve devlete vergisini ödeyen köklü şirketlerin bile yükselişleri bu şahıslarınki kadar hızlı gerçekleşmemiştir. Kendilerine sosyal medya fenomeni unvanı verilen bu şahıslara ait mal varlıklarına devlet tarafından el konulduğunda ortaya çıkan mal varlığı listesi ile şahısların yaptıkları iş ya da işler arasındaki tutarsızlık devletin yetkili organları tarafından gün yüzüne çıkarılmıştır.
Kazançlarını bu şekilde elde eden şahısların topluma verdiği zararın sadece mali yönden değerlendirilmesi yetersiz kalacaktır. Kolay yoldan para kazanmayı, ultra lüks yaşam biçimini sosyal medyadan ortaya sererek gençlerin bu yaşam şekline özendirilmesinin yarattığı sosyal çöküntünün topluma ve aile kültürüne verdiği zararın maddi olarak karşılığı yoktur. Birçok gencin gözünde okumanın, kültürlenmenin, kişisel gelişimin önemi kaybolmaktadır. Dar ve orta gelirli birçok aile lüks yaşam hevesiyle dağılmaktadır. Hızlı kazanç uğruna birçok insan yasa dışı işlere bulaşmaktadır. Emeğin ve alın terinin değeri kaybolmaktadır. Üretmek yerine sadece tüketmeyi düşünen bir toplum oluşmaktadır.
Atasözümüzün ‘çok para haramsız olmaz’ kısmından bahsettik. ‘Çok söz yalansız’ kısmına ise binlerce örnekten hangisi ile başlayayım bilemedim. Siyasetten mi? Ekonomiden mi? İnsan ilişkilerinden mi? Helalden mi? Haramdan mı? İnsan haklarından mı? Sevgiden mi, saygından mı? İfade özgürlüklerinden mi? Eğitimden mi? …
Her bir alandan yüzlerce tutulmayan sözlerden, boş vaatlerden ve yalandan bahsedebilirim… Örneğimiz yine sosyal medyadan gördüğümüz sokak röportajlarından biri ile ilgili olacak. Ülkemizde düşünce özgürlüğü Anayasamızın 25. maddesinde ‘herkesin düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahip olduğunu, kimsenin bu düşünce ve kanaatini açıklamaya zorlanamayacağını, düşünce kanaatleri dolayısı ile kınanamayacağını, suçlanamayacağı’ şeklinde düzenlenmiştir. Ancak sokakta kendine uzatılan bir mikrofona Instagram’a erişim engeli ve sokak hayvanları düzenlemesi hakkında kişisel görüşlerini belirten bir kadına yönelik yasal işlem uygulanarak cezaevine gönderilmesi ise düşünce özgürlüğünün uygulanması konusunda kafalarda soru işaretleri oluşturmuştur. Hakkında "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" ve "cumhurbaşkanına hakaret" suçlamalarıyla soruşturma başlatılan kadın, yasalar nezninde ne oranda suçludur bilemem ancak elini kolunu sallayarak ortalıkta dolaşan katillerin, tecavüzcülerin, hayvanları katledenlerin, çocukları istismar edenlerin, dini istismar edenlerin, mecliste kavga çıkaranların, vatana ihanet edenlerin, devlet malına el uzatanların, çetelerin de aynı hassasiyetle kanun önüne çıkarılması kamu vicdanını rahatlatacaktır.
Son söz olarak, yetişkinler olarak bizler çocuklarımızın rol modelleriyiz. Çocuklar en yakınlarından başlayarak çevrelerinde olup bitenleri izleyerek örnek alırlar. Eğer ki çağdaş medeniyet seviyesinin de üzerinde bir ülke, demokratik değerlere saygılı, eğitimli bir toplum hayal ediyorsak çocuklarımıza, gençlerimize örnek olacak eylemlerde bulunmalıyız. Bilim insanı Watson der ki ;"bana eğitmem ve büyütmek için sağlıklı, iyi yapılanmış bir düzine çocuk verin. Atalarının mesleği ve ırkı ne olursa olsun ben onların yeteneklerine, eğilimlerine, meziyetlerine, yatkınlıklarına aldırmaksızın, onlardan size, kendi seçimime göre doktor, avukat hatta dilenci ve hırsız yapayım." Bu söz üzerine uzun uzun düşünmenizi tavsiye ediyorum…
Başka bir atasözlerinden de örnek verecek olursak:
‘Armut dibine düşer.
Üzüm üzüme baka baka karar.
Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
Emek olmadan yemek olmaz.
Doğru söyleyen dokuz köyden kovulur.
Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz ...’
Atalarımız ölçmüş tartmış ne güzel söylemiş. Tecrübelerini sözcüklere taşımışlar. Demek oluyor ki, her dönemde yaşananlara sözcüklerle deva bulmuşlar. Bizlerde geleceğimiz olan çocuklarımıza sözcüklerle dokunarak, iyiye doğruya yönlendirmekten erinmemeliyiz.
Unutulmamalıdır ki:
"Millî ahlâkımız, medeni esaslarla ve hür fikirlerle beslenmeli ve güçlendirilmelidir." ATATÜRK