Uğur Mumcu’dan söz ederek başlayalım şimdi de ”Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.”
Ne yazık ki hemen her konuda her birimizin UZMAN olduğu günleri yaşıyoruz!
Sanırım Yılmaz Erdoğan’dı. Bir uyarlamasında kendisine eczaneyi soran vatandaşa, “Bilmiyorum,” diyeceğine, “Hımmm eczane dediniz değil mi? ….Eczane eczane….Hımmm evet evet eczane dediniz… Eczane için şuradan gidin….” Benzer tümcelerle aslında kendisine sorulan sorunun yanıtını bilmediği halde, biliyormuş gibi yaparak ya da birtakım sorularla vatandaşı oyalıyor…
Bilmiyor, biliyormuş gibi davranarak oyalıyor ve kendisine paye çıkarmaya çalışıyor…
ABD emperyalizmi özellikle Asya ülkelerine ya da daha doğru bir tanımlamayla olmak üzere Ortadoğu ülkelerine DEVRİM i(!) hraç etmeyi kendisine görev sayıyor. Bunu yaparken de kulağa hoş gelebilecek sözcükler bulmaya çalışıyor. Biraz da ideolojik ve teori kokmasına da dikkat ediyor. “Turuncu devrim” örneğinde olduğu gibi.
Özüne inersek ne görüyoruz peki?
İşgal, talan, katliam, soykırım, yok etme…
Milyarlarca dolar akıtarak, ülkelerdeki işbirlikçileri aracılığıyla, yönetimleri alaşağı etmek ve yönetici tayin etmek gibi alışkanlıkları artık sıradanlaşmıştır.
Özellikle renkli devrimler (!) için ilk adımları, insanların sokaklara dökülmesi ile başlatılan gösteriler olusturmaktadır.
Neredeyse yüz yıl öncesinden yapılan planları gereği, Türkiye, İran, Irak ve Suriye topraklarından kopararak oluşturmayı planladıkları sözde “Özgür Kürdistan” aslında “İkinci İsrail” olan hayallerini bugüne kadar ülkemizde başaramadılar. (Sonsuza kadar da başaramayacaklar.) Kaldı ki, terörist başı Öcalan, tıpkı Ermenistan ilk başbakanı Kaçaznuni gibi Taşnaksutyun Partisinin ilk toplantısında “Emperyalistler bizi denizden denize Ermenistan hayaliyle kandırdılar. İntiharı öneriyorum,” dediği gibi “Silahları teslim edin. Örgütü feshedin, ulusal devlette birlikte yaşayacağız…. Başka yolu yoktur,” demesi…
Ancak ve hâlâ sokaklardan ve sözüm ona meydanlardan yıkan, yakan sesler geliyor.
Yapılanlar neye hizmet ediyor? Kim, neyi, nasıl görüyor ve neye isyan ediyor?
Bilmek mi gerek gerçekleri yoksa bilmeden avaz avaz bağırmak mı?
Ülke ve millet yararı mı gözetilmeli yoksa benlik mi güdülmeli?
Bilgi, sabır mı gözetilmeli, sesimiz kesilinceye kadar bağırmak mı?
Olayların içeriği mi değerlendirilmeli yoksa biçimsel boyutlarla mı oyalanmalı?
ABD emperyalistleri başta olmak üzere ülkemiz üzerinde oynanan oyunları bilmek, görmek ve ona göre tutum almak gerekmez mi?
On bir ilimizde çağların görmediği, yüz bin insanımızı kaybettiğimiz depremde, Suriye’deki Esad yönetiminin yıkılmasında vb. borsa herhangi bir telaşa (!) girmemişken, yaşadığımız süreçte borsanın sert inişler yapması normal olabilir mi?
Ekonomimiz üzerindeki emperyalist baskılar, hayal ettikleri sömürgeciliği yaratmak amaçlı olabilir mi?
Maskeli yıkıcıların provokasyonları, kırıp dökerken ülke ve millet yararına bir düşünce oluşabilir mi?
“Hukuk” diye haykırırken, hukuksuzluk yaparak yok etmek ya da yaralayarak zarar vermek kime ne yarar sağlar?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ABD’nin renkli devrimlerine (!) yataklık yapmayacak karakterdedir.
Kudretini damarlarındaki asil kandan almaktadır.
Önce bilgi sahibi olalım. Vatanımızın ve milletimizin varlığı ve geleceği üzerine yoğunlaşalım. “Bizi en iyi biz biliriz,” gerçeğiyle hareket edelim.
Sabır ve sakinlik arkadaşımız-yoldaşımız olsun.
Sonradan “Ahhhh ahhh” dememek için!