ABD, esip gürlemeye devam ediyor, Trump’ın sesiyle.

                Macron, bir taraftan esip gürlerken diğer taraftan da ABD’ye yaranmaya çalışıyor.

                Almanya iç hesaplaşmaları yaşarken yerini bulmaya çalışıyor.

                ABD, dünya hegemonyasındaki yerini koruma çabası yürütürken, yüz yıllık Türkiye planlarını da gerçekleştirmeye çalışıyor.

                Tek kutuplu dünya devri bitmişken, Avrasya süreci kararlılıkla sürerken Türkiye Cumhuriyeti Devleti, muhalefet eliyle Atlantik’e bağlanmaya çalışılıyor.

                Kızmayın hemen, anlatalım…

                Siz hiç, ABD’de ya da Avrupa ülkelerinde, iç işlerinde yaşanan olaylarda, anlaşmazlıklarda, ters düşmelerde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin iktidarından ya da muhalefetinden herhangi bir müdahale duydunuz mu, gördünüz mü, yaşadınız mı?

                Hukuki olaylarda “Hayır, o kişiyi derhal serbest bırakınız,” dediğini duydunuz mu peki? (Hemen tüm terör örgütlerine yardım ve yataklık yaparlarken bile)

                Hukuki, siyasi ya da sosyal olaylarda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden iktidarından ya da muhalefetinden bir müdahale sesi, isyanı, talimatı, yönlendirmesi duydunuz mu ya da gördünüz mü?

                Bırakın müdahaleyi, herhangi bir öneri, eleştiri duydunuz mu ya da gördünüz mü?

                Rusya’dan S-400 aldık. ABD rahatsız oldu. Öyle ki, şimdilerde “S-400’ü benim kontrolüme ver, seninle F-35’leri görüşelim,” diyebiliyor.

                Son olaylar nedeniyle tutuklananların derhal serbest bırakılmasını parmak sallayarak söyleyebiliyor.

                Avrupa ülkeleri parmak sallamakla kalmıyor, tehditler yağdırarak, hukuk (!) düzlemine davet ediyor.

                Muhalefet lideri dünya basınına “Türkiye’de olanları anlatıyorum. Anlatmaya devam edeceğim,” diyebiliyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni şikâyet ederek “Yerimiz Avrupa Birliği’dir. Bunu en iyi biz yaparız,” diyebiliyor. İngiltere İşçi Partisi’ne sitem ediyor ve “Kendimizi terkedilmiş gibi hissediyoruz,” diyebiliyor.

                Ülkemizi çepeçevre saran ABD üslerini görmüyor, NATO için savunu yapabiliyor. CHP Genel Başkan özel, kırk bin canımızı alan ve kırk yıldır devam eden PKK terör örgütüne “Kara gücüm,” diyen ABD yetkililerine adeta “bizi kurtarın,” diyebiliyor.

                ABD-İsrail birlikteliği rahatsız etmiyor,

                Parasını ödediğimiz halde alamadığımız F-35’ler umurumuzda değil,

                Gelişen ve kendi kendine yetebilecek duruma gelen Savunma sanayimiz, AB-D’ye yaranmak için görülmüyor ya da görülmek istenmiyor.

                “Biz sömürge devleti ya da muz cumhuriyeti değiliz,” denmiyor, varsa yoksa AB-D!

                Biz binlerce yıllık devletler ve imparatorluklar geleneği olan bir DEVLET değil miyiz?

                Şikâyet ettiğimiz konular gerçekten şikâyet edilecek konular mıdır?

                Şikâyet ettiklerimiz bizim dostlarımız mıdır? Yoksa kuyumuzu kazmak için fırsat kollayanlar mıdır?

                Eğer içimizde çözemiyorsak, müracaat yerimiz MİLETİMİZ mi olmalıdır yoksa emperyalist güçler mi?

                Rusya ve İran açıklama yaptılar; “Bunlar (Son olaylarla ilgili olarak) Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin iç işleridir,”

Aklıma geldi şimdi, ABD’de Biden seçimlerinde “Rusya, seçimlerimize müdahale etti, hile karıştırdı,” demişlerdi de sadece kınamakla kalmamış, yaptırımlarını arttırmışlardı…

Aklımızı başımıza devşirelim;

Yüzyıllık Türkiye Cumhuriyeti Devletiyiz, sonsuza kadar yaşatacağız, yedirmeyiz!