Sosyal belediyeciliğin insanların yaşamını kolaylaştırdığına, gelir dağılımındaki uçurumdan yara alan hemşerilerine merhem olduğuna, hayatlarını bir nebze güzelleştirdiğine tanık oldum birkaç gün önce.

Ankara Tıpta öğrenciyken başlayan, İzmir’de Üroloji ihtisası yaparken pekişen, yılların demlendirmesiyle hayatımda müstesna bir yere sahip olan kadim dostum Galip Deniz ve ahretliğim güzel eşi Saadet Deniz’e konuk olduk, İzmir Gaziemir’deki evlerinde.

Amacımız hem onlarla özlem gidermek, hem de hayatlarını İzmir’de sürdüren Ankara Tıplı sınıf arkadaşlarımızla bir akşam yemeğinde buluşup ruhumuzu beslemekti.

Öyle de yaptık. Bir masanın etrafında toplanıp, seneler öncesinden başlayan arkadaşlığımızı sürdürmüş olmanın hazzını doyasıya yaşadık. Ortak geçmiş, ortak meslek, insan için, tabiat için, ülke için, dünya için duyulan benzer kaygılar nedeniyle konuşacak çok şey vardı. Hakkını da verdik hani…

Sosyal belediyeciliğin nimetlerinden yararlandık İzmir’de kaldığımız sürece. Toplu ulaşımı kullandık; toplu taşım imkanları yeterli ve sıkıntısızdı. Üstelik yetmişe yaklaşan yaşımız nedeniyle ücretsizdi de…

İzmir’de yaşayan, ömrünün sonuna yaklaşmış insanların ulaşım masrafı düşünmeden kendini sokağa atabilmesi ve kentin hemen her yerine ulaşabilmesi hayatlarını renklendiren bir imkan ve biz bunu yaşadık.

İnsanların kent içinde gezmelerini kolaylaştırmakla yetinilmemiş. Kentin hemen her köşesinde belediyenin fiyat olarak erişilebilir hizmetler verdiği çay bahçeleri, kafeler, restoranlar açılmış; bir araya gelmek, eş dost ile birlikte hava almak isteyenler için. Hemen hepsi adeta birer sosyalleşme adası işlevini üstlenmiş.

Biz de arkadaşlarımızla belediyenin işlettiği Üçkuyular İskelesi’nde yer alan bir restoranda buluşup makul fiyatlarla güzel bir akşam yemeğinde bu hizmetlerden yararlandık.

Sevgili Galip bir gününü oturduğu Gaziemir’i tanıtmaya ayırdı. İhtisas sırasında İzmir’de yaşarken, sonra defalarca İzmir’e arkadaşlarımızı ziyarete geldiğimizde, Gaziemir’i havaalanına ve Cumaovası tarafına bağlayan karayolundan defalarca geçtik. Benim aklıma Gaziemir deyince o yolun iki tarafında yer alan kısım geldi yıllardır.

Ondan da öte olduğunu öğrendim. Meğerse yerleşim ana karayolun biraz üst tarafında yoğunlaşıyormuş. Gaziemir’in kuruluşu Aydınoğulları Beylerinden, Gazi Umur Bey zamanına kadar dayanıyormuş. Seydiköy ismiyle Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar gelmiş. Mübadele ile Gülcemal Vapurunun Selanik ve çevresinden getirdiği Türklerle köy daha da büyümüş. 19. Asrın sonlarına doğru yapılan Aydın demir yolu Seydiköy’den geçmiş ve buraya Gazi Umur’un ismi biraz değiştirilerek Gaziemir adı verilen bir istasyon yapılmış.

Gittikçe büyüyen Seydiköy, belediye olunca istasyonun adı olan Gaziemir ismini almış. Yakın bir tarihte de İzmir’in ilçelerinden biri olmuş.

Düzenli yerleşimi, yemyeşil parkları, sakin trafiği ve sakin insanlarıyla adeta saklı bir kent olan Gaziemir’le tanışmaktan büyük mutluluk duydum.

Gaziemir Belediyesinin işlettiği çay bahçesinde, Gaziemirli huzurlu ve neşeli insanlarla vakit geçirdikten sonra kenti daha da sevdim.

Sosyal belediyeciliğin minik dokunuşlarla hayatı nasıl güzelleştirdiğini gördüğümüz birkaç gün oldu bizim için; dostlarla hoşça da zaman geçirdiğimiz…

İnsan isteyince, istemekle kalmayıp emek verince güzellikler naz etmiyor…