(NİĞDE - ULUKIŞLA-POZANTI-TEKİR- GÜLEK- TARSUS-MERSİN ) 206 km

Sabah gün ışırken serin bir gecenin sonunda Niğde'ye ulaştık. Niğde'ye gelip de kalesine çıkmamak olmazdı. Kale, bir höyük olan Alaaddin Tepesi'nin kuzeyinde IX. yüzyılda Bizanslılar zamanında inşa edilmiş. Eski Niğde'nin çekirdeğini oluşturan Alaaddin Tepesi kaleden başka, Alaaddin Camii, Sungur Bey Camii, Rahmaniye Camii, bedesten, çeşme, Ermeni ve Rum Kiliseleri gibi pek çok anıtsal yapıyı bünyesinde barındırıyor.

Bu eserlerden en dikkat çekici olan 1223 yılında yapılan Alaaddin Camii'dir. Bu camiinin yapımıyla ilgili çok güzel bir efsane vardır. Efsanenin kilit noktası camiinin doğusundaki giriş kapısının üzerindeki geometrik motiflerde gizli. Bu motiflerde taç başlı bir kadın figürünün yer alması efsanenin de temelini oluşturuyor. Efsaneye göre camiinin mimarı, hiç evlenemeyeceğini bildiği Niğde Sancak beyinin kızına aşık olur. Aşkını sonsuza kadar yaşatmak için kızın güzelliğini kapı süslemesindeki bu taş motiflere işler. Ancak bu kadın figürü, yaz aylarında saat dokuz buçuk ile on bir arasında güneşin ışıklarının kapıya yansıması sonucu ortaya çıkıyor. Taşlardaki çıkıntı ve oyuklara yansıyan ışık ve gölgeler, saçları yanlardan sarkan, taçlı ve boynunda takıları olan bu güzel kızı taşlarda ölümsüzleştiriyor. Mimarın yüreğine gizlediği aşk nelere kadir ki estetik ve sanat taşlarda şekil bulup adeta taşlardan çıkıp tüm insanlığa yansımıştır. Biz de o kadar şanslıydık ki hem mevsimi hem de saati tutturmuştuk ve bu muhteşem ana tanıklık edebildik.

Alaaddin Tepesi'nden diğer anıt eserleri görüp şehri de tepeden seyredip soluğu Türkiye'nin en iyi müzelerinden biri olarak gösterilen Niğde Müzesi'nde aldık. Şehrin merkezinde, ulaşımı oldukça kolay olan müzede, ilgimi en çok mumyalar çekti. Hristiyanlık dönemine ait bu mumyalardan dördü çocuk diğeri ise 'Sarışın Rahibe' diye adlandırılan yirmi iki yaşındaki kadın mumyası. Mumyaları bu kadar ilginç kılan, üzerlerindeki elbiselerin ve mumyaların duruş şekillerinin tamamen orijinal olması. Mumyalar Ihlara Vadisi'nde Yılanlı Kilise'nin hazinesinden çıkarılmış. Kadın mumyaya 'Sarışın Mumya' denmesi ise saç, kirpik ve kaşlarının tamamının sarı olmasından kaynaklanıyor.

Niğde'de görülmesi gereken yerlerden Gümüşler Manastırı'nı bir başka geziye bırakarak yönümüzü dönüş yolumuz olan 57 kilometre uzaklıktaki Ulukışla'ya çevirdik. Yolumuzun üzerindeki Bahçeli Kasabası'ndaki Niğde'ye 17 kilometre uzaklıktaki antik Roma Havuzu'nu da görmeden geçmek istemedim. Tamamı toprak altındaki havuz 1960 yılında tesadüfen ortaya çıkarılmış. Havuz, gezginci Roma imparatorlarının önemli bir mesire yeridir. M.S. 2. ve 3. yüzyılda yapılan olimpik ölçülerdeki havuzda Kleopatra'nın süt banyosu yaptığı tahmin ediliyor. Havuzun bir başka özelliği de suyunun hemen yayanı başından çıkması. Selçuklu dönemine kadar Tyana'nın içme suyu buradan karşılanıyormuş.

Ulukışla'ya kadar 30 kilometrelik bir tırmanışla 1490 rakımlı Kolsuz Geçidine ulaştık. Bu tırmanış gezimizin en zorlu bölümüydü doğrusu. Ulukışla'ya varınca biraz rahatladık. Pozantı'ya varışımız yolun iniş olmasından dolayı zor olmadı. Artık tek düşüncemiz Torosları aşarak evimize ulaşmaktı. Tekir Yaylası'nın zorlu yokuşunu aşarak 1370 rakımlı Kandilsırtı Geçidi'nden sonra dörtte üçü neredeyse iniş olan yolu aşarak akşam saatlerinde Tarsus'a ulaştık. Yolumuzun en kolay kısmı aslında Tarsus-Mersin arasıydı ama geride bırakılan yedi yüz kilometrelik turun yorgunluğunu artık tüm hücrelerimizde hissediyorduk. Gezimizin ilk günü bir buçuk saatte aştığımız 30 kilometrelik bu parkuru dönüşümüzde üç saatte aşarak gece bir sularında evimize ulaştık.

Kapadokya bisiklet turumuz, tüm zorluklarına, tüm yorgunluklarına ve mevsim normallerinin üzerindeki aşırı sıcaklarına rağmen her zaman keyifle hatırlayacağım bir gezi olarak zihnimde kalacak. Gezi arkadaşlarım Mahmut ve Nihat'ın her yönüyle uyumlu tutumları aslında bu geziyi güzelleştiren en önemli etkendi. Bu sinerjisi yüksek arkadaşlarımla Türkiye'nin ve dünyanın herhangi bir yerine bisikletimle rahatlıkla gidebilirim.

Selam olsun güzel dostluklara, selam olsun Türkiye'min güzel doğasına, Selam olsun Anadolu'mun güzel insanlarına…