Bu haftaki yazımı yazmak için özellikle bir kahve dükkanına geldim. Kahvemi aldım, sağımı solumu kontrol ettim ve kahvemi dökecek kimse olmadığından emin olunca yazmaya başladım. Nerede olduğumu çoğunuz tahmin etmişsinizdir. Reklam olmasın diye isim vermiyorum. Uzun zamandır gelmediğim bu kahve dükkanını, bugün özel olarak neden tercih etme kararı aldığımdan bahsetmek istiyorum.
Geçtiğimiz günlerde Kocaeli'nde ortaya çıkan bir grup yeterince gelişememiş insan sürüsü, kahvelerini yudumlayıp sohbet eden insanları zorbalıkla yerlerinden edip, ellerindeki kahveleri dökerek bir tür boykot veya eleştiri yaptıklarını düşünerek bir eylem gerçekleştirdiler. Düşünebildikleri her ne kadar muamma olsa da bu gelişememiş canlılara hitaben bir şeyler söylemek istiyorum.
Ey yobaz! Öncelikle boykot ettiğin şirketin Arap sermayesinden olduğunu öğrenmeni isterim. İsrail markası falan sanıyorsan aldanıyorsun. Ayrıca orada oturan insanları zorla yerlerinden kaldırmak veya ellerindeki kahveleri zorbalıkla almak bir protesto yöntemi değildir; aksine suçtur. Tabii siz yapınız gereği suçu işleyen taraf olduğunuz takdirde, hak ve hukuk kavramlarını umursamayan kişiler olduğunuzdan dolayı, bu durum sizin için muhtemelen sorun teşkil etmiyor. Buraya kadar yazdıklarımı da anlamadığınızı düşünüyorum, çünkü okuduklarınızı anlayacak kapasitede olmadığınızı; hatta çoğunlukla okuyan insanlar olmadığınızı varsayıyorum. Yine de yazıyorum, çünkü bir şekilde kulağınıza ulaşır ümidi taşıyorum. 
Ey yobaz! Hadi biraz da senin tarafından bakalım ve yaptığın protestoda haklı olduğunu varsayalım. Kendi halindeki vatandaşların elindeki kahveyi alıp dökmekle ne elde edeceğini düşünüyorsun mesela, zorbalıktan başka. Kahvecinin içinde bulunduğu yapı olan alışveriş merkezinin sahibine dayatsana zorbalıklarını. Kabadayısın ya! "Bundan sonra bu AVM'de, bu marka, kahve satmayacak!" diye baskı yapsana. Fakat çoğu AVM sahibinin iktidar ile yakın ilişkileri bulunduğu için, bu durum öyle gençlerin elinden kahve alıp dökmeye benzemiyor tabii. Yine bu markanın ülkede ticaret yapmasına izin veren iktidarı eleştirmeyi denesene. Mesela Cumhurbaşkanlığı önüne gidip iktidarı protesto etmeyi dene, hala bu markaya kahve sattırdıkları için. Pardon, siz dünya yıkılsa bile iktidarı eleştirmezsiniz değil mi?
Benzer olarak, İsrail ürünlerini alıp dökme gibi değişik bir protesto yönteminiz de var. Belli ki yüksek bir IQ'nun ürünü değil bu proje de. Çünkü savaş başladığından bu yana Coca Cola markası kâr oranının arttığını açıkladı. Üstün zekan ile "Her kola bir mermi" falan diyorsun ya; eğer öyleyse, alıp dökünce de mermi o. İlla bir şey yapacaksanız, bari doğrusu nasıl yapılır onu öğrenin. Kola, deterjan alıp yere dökmek, birilerinin elinden kahve alıp fırlatmak boykot değildir. Olsa olsa zorbalık ve yobazlıktır. Ayrıca kimse sizin protestonuza katılmak veya desteklemek zorunda da değil. Hele portakal bıçaklamayı hiç anlamış değilim. Hollanda'yı protesto edeceğiz diye portakal alıp bıçaklayan insanlar çıkmıştı bir dönem ortaya. Portakallar ne Hollanda'dan gelmişti, ne de Hollanda ile bir alakaları vardı. Neyse, ben de kime ne anlatıyorsam. Benim yaptığım da bir nevi portakal bıçaklamak kadar ümitsiz bir eylem.
Ey kola döküp, portakal bıçaklayan oluşum! İlla protesto yapayım diyorsan; hala İsrail ile ilişkileri devam eden hükümeti eleştirmeyi dene mesela. Ona buna zorbalık edeceğine, Cumhurbaşkanlığı kapısına dayan ve orada yap zorbalığını da biz de seyredelim. Mesela, iktidarın neden bunca zaman Filistin yanlısı görünüp de İsrail'in en büyük destekçisi olan ABD'nin ülke sınırları içerisindeki askeri üssünü kapatmadığını sor. Protesto edeceksen böyle yap ki bir etkisi olsun. Yoksa vatandaşın elinden kahvesini alıp dökmenin ya da ne bileyim kolaya mentos atmanın bir faydası olmaz diye düşünüyorum. Ama seni de tanıyoruz tabii ey yobaz! Sen hiçbir zaman iktidar sahiplerine eleştiri yapabilecek cesarette biri olmadın. Sen hep birilerinin maşası olarak ya da başı kopmuş böcek misali, fütursuzca sağa sola saldırdın. İnsan hakları söylemi mağdurken ağzından düşmedi ama inandığın herhangi bir şeyle çelişen her duruma karşı şiddeti meşru gördün. Yazımı sonlandırırken kahvemi yudumlamaya devam ediyorum. Gel ey yobaz, yine de bu akıldan yoksun eyleminin bir sonuç vereceğini düşünüyorsan, gel kahvemi dök de savaşlar son bulsun.