80'ler ve 90'larda yaşamış insanlar için unutulmaz, herkes tarafından sevilen, resim yapmayı herkese sevdiren insandır Bob Ross. Genç yaşta gittiği Alaska'da, doğanın güzelliğine hayran olup resim çizmeye başlamıştır. ABD Hava Kuvvetleri'nde görev yapan Ross; askerden emekli olunca, kimseye sert davranmayacağına ve bağırmayacağına dair kendisine söz verir. Televizyon programlarındaki üslubuna da yansır bu durum. Belki de bu yüzden herkes tarafından sevilen birisi olur.
Hem boyanın hem de tuvalin ıslak olmasından dolayı, daha hızlı resimler yapmaya olanak sağlayan wet-on-wet tekniğini çok sever ve kullanmaya başlar. Dünyaca ünlü 'The Joy of Painting' Resim Sevinci programı böyle gelişir. Program beklenenden çok daha fazla ilgi görür. Ülkemizde de TRT 2' de yayınlanan program, herkes tarafından sevilerek takip edilir. Program yaparken para almadığı için maddi zorluklar yaşayan Bob Ross; istemediği halde, geçinmek için çizdiği resimleri satmaya başlar. Daha sonraları kendi ismini taşıyan; resim yapmayı öğreten kasetler, boya, fırça gibi resim araç gereçleri satan bir şirket kurar.
Hepimiz onu perma yaptırdığı meşhur saçlarıyla hatırlarız. 30 binden fazla resim yapan Bob Ross; sanki izleyiciye hitap ediyormuş gibi konuşan, sakin ve sevecen tavrıyla hafızalarımıza kazınır. Bu tavrı kendisine sorulduğunda 'Bir süre önce bir mektup aldım ve dediler ki 'Bob, dünyanızdaki her şey mutlu görünüyor'. Kesinlikle. Çünkü istediğim türden bir dünya yaratabilirim ve bu dünyayı istediğim kadar mutlu edebilirim. Eğer kötü şeyler arzuluyorsanız haberleri izleyin.' şeklinde cevap vermiştir. Yaptığı resimlerin amacını bu cümleden anlayabilir ve tüm dünyada sevilen bir figür olarak hatırlanmasına bakacak olursak, oldukça başarılı olduğunu da söyleyebiliriz.
Televizyonda resim yaparken 'Fırçamızla tualimize dokunuyoruz. Çok kolay! Korkmadan dokunuyoruz... Hata diye bir şey yoktur. Sadece küçük mutlu kazalar vardır.' şeklindeki konuşmaları milyonlarca insanı cesaretlendirmiş ve Ross'u resme başlama öykülerinin başkahramanı yapmıştır. 'Belki şurada yaşayan mutlu küçük çalılıklar vardır; işte tam şurada. Belki de çalılıkların arasında sevimli, minik sincaplar neşeyle geziyorlar.' şeklindeki konuşmaları hepimizin hafızasında yer etmiştir. Programın bu denli ilgi görmesinin nedeni, Ross'un bu sıcak ve içten anlatımıyla herkesi resim yapabileceğine inandırmasıydı. Bazı insanlar tarafından 'resim sanatını basitleştiriyor.' denilerek, sadece manzara resimleri yaptığı için eleştirilse de; Ross bu eleştirilere şöyle cevap vermiştir. ' Evet, ben manzara resimleri yapıyorum. Çünkü doğanın binbir güzelliğini ve bu kusursuz dengeyi insanlara hatırlatmak hoşuma gidiyor.'
Bob Ross'un milyonlarca insan tarafından sevilmesinin, sıcak tavırları ve sempatik görünüşünden kaynaklandığını düşünüyorum. Yaptığı resimleri o kadar sade, içten ve sakin bir şekilde insanlara anlatıyordu ki, seyreden herkes resim yapabilecegi inancıyla doluyordu. Milyonlarca insan Ross ile birlikte resim yapmaya başladı ya da denedi. Benim de çocukluğumda önemli bir yeri vardır. Resime olan ilgim, hayranlıkla seyrettigim Ross ile birlikte artmış ve gelişmiştir diyebilirim. Hala ara ara amatör bir şekilde resim yaparım. Ross'un bizlere gösterdiği kadar kolay olmasa da resim yapmak beni rahatlatıyor ve gündelik sorunlarımdan uzaklaştırıyor.
Bu sebeple, bence herkes bir sanat dalı ile uğraşmalı. Müzik olur, edebiyat olur veya başka bir sanat dalı olur. Ben resim yapmayı daha dinlendirici buluyorum. Yeterince iyi yapıp yapamadığınızın çok da önemi yok, yeter ki bir sanat dalı ile uğraşın. Sanat, içimizdeki güzelliğin dışa yansıma şeklidir. Hepimizin ihtiyacı olan da dünyaya sevginin egemen olması değil midir! Sanat, bunu yapabilmenin en etkili yoludur.
Günümüzde, özellikle de ülkemizde, gerçek sanatçılar her ne kadar değersizleştirilmeye; yerlerine siyaset ekseninde şekillenen şaklabanlar konulmaya çalışılsa da, gerçek sanatçılar değerinden bir şey kaybetmez. Birçok büyük sanatçı yaşadığı dönemde gereken saygıyı görmemiştir, fakat bu yüzden sanatlarını icra etmekten de vazgeçmemişlerdir. Kanımca buna en iyi örnek, yaşadığı dönemde pek de beğenilmeyen Vincent Van Gogh olur. Sonuç olarak söyleyebiliriz ki, sanat kendiliğinden güzeldir; çoğunluk tarafından takdir edildiği için değil. Ortaya konulan eser, gerçekten gören gözler tarafından farkedilecek ve hak ettiği değeri er geç bulacaktır. Sanat, birleştirici güçlerin en etkilisidir. Bob Ross ise bu gücün etkisinin unutulmayacak örneklerinden biridir.