“Aynı şeyleri yaparak farklı bir sonuç beklemek gerçekçi değildir,” sözünü hepimiz bir biçimde kullanırız. Ya da bazı yaşanmışlıkların tekrardan öteye geçmediğini de. Şöyle bir farklı bakış yaratalım isterseniz; “Aynı suda iki kez yıkanamazsınız…
Sanırım konuyu tahmin ettiniz.
Ülkemiz parçalanmak isteniyor. Her ne kadar “Yok, bizim böyle bir isteğimiz ve hatta öyle bir imamız (Sırrı Süreyya Önder açıklamasından) bile yok,” deniyorsa da. ABD’nin yüzyıllık planlarından biri olan BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) sonradan “Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi” halini bile almıştır.
Hani deriz ya hep “Önemli olan yapılandır, söylenen sözler değil,” işte tam da bu!
“Açılım” denendi. (2013) Çadır mahkemeleri kuruldu. Teröristler kamyonlarda bayrak sallayarak ve marşlar söyleyerek ülke topraklarımızda yürüyüşler yaptı…
Sonuç? Ülke bağımsızlığının tehlikelere yelken açtığı fark edilince vazgeçildi. Hendekler kapatılmaya, terörle mücadeleye ağırlık verilmeye başlandı. Ulusal bağımsızlıkçı mücadele yolu seçildi.
Türk Silahlı Kuvvetleri ve tüm güvenlik güçleri millet birlikteliğiyle teröristlerle mücadele esas alındı ve bugünlere gelindi. Ülke içinde neredeyse sıfırlanan teröristlerin ülke dışında ise tehditleri, planları, saldırıları ile mücadele en güçlü biçimde devam etmektedir.
On yıl sonra ve tüm koşullar ülke bağımsızlığımızdan yana iken, yine ve yeniden terör örgütü PKK ile “Açılım” süreci başlatılmakta.
İmralı ile görüşüldü. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki partilerle teke tek görüşüldü. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hapishanelerde ziyaret edildi.
Bakalım;
Açıkladığımız nedenlerden dolayı açılım yolunun yeniden açılması tam bir akıl dışılıktır.
Terörist başı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından MUHATAP alınmıştır.
Sözüm ona arabulucu olan heyette bulunan Ahmet Türk “Terör örgütüyle iltisaklı olduğu” gerekçesiyle görevinden uzaklaştırılmıştır.
Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ aynı suçlardan ceza almışlardır ve tutukluluk halleri devam etmektedir.
İmralı görüşmeleri, TBMM toplantıları, hapishane ziyaretleri, havanda dövülen su örneği gibi…
Terörist başı ne dedi?
Karşılığında ne istedi?
Dağdakiler ne diyor? “Her Apocu, PKK’li değildir,” diyen dağın sesini duyan var mı?
Binlerce yıllık devletler ve imparatorluklar geçmişi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti teröristlerin tavsiyelerine, sözüm ona tekliflerine, taleplerine boyun mu eğecek? Hem de böylesi güçlü olduğumuz bir dönemde?
Ders nasıl alınır?
Tecrübe nasıl elde edilir?
Geleceğe nasıl yürünür?
Tekrarlar nasıl alt edilir?
“Neler oluyor,” demeyeceğim. Çünkü neler olduğunu, nelerin yapılmak istendiğini, görmemek, anlamamak mümkün değil…
Çünkü henüz aklımız yerinde ve gereğini mutlaka yapacak!