Nefes alışverişimizin korku duygumuz üzerindeki etkisi nedir?
Nefes, varlığımızın en iç kısmı olan bilinç(zihin) ve en dış kısmı olan beden arasındaki yaşamsal köprüdür. Ve çok önemli bir varoluşsal fonksiyona sahiptir. Çocukken zihinsel kapasitemiz çok gelişkin olmadığı için bilincimiz ve bedenimiz arasında bir bölünme de yoktu. Ve bununla birlikte genetik kodlarımıza uygun bir sağlıklı nefes alışverişine de sahiptik. Yani karın bölgemizden nefesimizi alıp veriyorduk. Yaşımız ilerledikçe zihin kapasitemizde genişledi ve haliyle kişiliğimizde de bölünmeler başladı. (( Çünkü zihin zıtlara ayırma ve ötekiye dönüştürme yöntemi üzerine işlev görür. Sözgelimi zihnimiz, varlığımızı, ruh ve beden diye iki ayırır ve hatta bunları iki zıt olgu olarak ele alır ve kavrar. (Ruha inanmayanlar için zihin ve beden.) Bölünmeden kastettiğimiz şey budur. Oysaki bizler ruh ve beden bütünlüğüne sahip varlıklarız.)) Ve bunun varlığımız üzerindeki ilk yansımalarından biride, nefes alışverişimizi göğüs bölgemizden almaya başlamamız oldu. Normalde insan, bir tehdit anında göğüsten nefes alıp verirken (çünkü kaçmaya hazırlanıyor) artık tüm yaşantımızda bunu uygulamaya başladık. Karından alınan nefeste ise tehditlere karşı daha az korkma hatta kayıtsız olma hali hakimdir. Kısaca özetleyecek olursak; göğüs merkezli gerçekleştirilen nefes alışverişi korkumuzun şiddetini artırarak bizi ona mahkum ederken; karın bölgesinden alıp verilen doğal nefes ise bizi var olan tehdide karşı daha rasyonel yaklaşmaya sevk eder. (Eğer nefes karın bölgesinden çok derin bir şekilde alınırsa; insan bütünüyle var olan tehdide karşı kayıtsız kalır ve ondan zarar görür.)
Huzur kavramı nedir?
Huzur, bireyin hayatta bulunduğu koşullarla; hayal ettiği konumun örtüşmesi sonucu ortaya çıkan ve ruhsal olarak deneyimlenen bir duygudurumudur. Dinlerdeki cennet kavramı, daimi huzurun yaşandığı, bireyin her anına hakim olan bir memnuniyet durumunun deneyimleneceği lokasyona karşılık gelir. Huzura zemin hazırlayan en önemli şey kanaat duygusudur. Bulunulan konumla hayali kurulan konum arasındaki mesafe arttıkça huzursuzluk ortaya çıkar. Huzuru en çok kaçıran zihinsel aktiviteyse kıyaslamadır.
İç sıkıntısı nedir?
Gündelik yaşamda hemen hemen herkesten duyduğumuz iç sıkıntısı kavramı ise kişinin sahip olduğu potansiyeli gerçekleştirmek için gerekli çalışma ve özveride bulunmadığında ortaya çıkan negatif bir psikolojik durumdur. Birey bu sıkıntıyı yaşadığı an şunu bilmelidir ki; Varoluşun ondan, o anda yapmasını beklediği şeyleri gereğince yerine getirmediğidir. Ve bu negatif duygudurumdan kurtulmanın yegane yoluysa; kişi olarak zamanının o döneminde gerçekleştirmek zorunda olduğu ödev ve sorumlulukları yerine getirmektir.
Mutluluk kavramı nedir?
Mutluluk bireyin yaşamında hedeflediği bir şeye ulaştığında yaşadığı egosal doyuma denir. Mutluluk durumu kesiklidir; daimi değildir. İşte bu yüzden insanlar sürekli olarak önceden yaşadıkları bu mutluluk anlarını kovalar dururlar. İnsan, Yaratıcı tarafından kendisine bahşedilen yaşam ağacının (yaşamın her türlü nimetini) meyvelerini üç farklı yolla tadar.
1-Zihinsel
2-Bedensel
3-Ruhsal
Mutluluk, zihinsel ve bedensel algılanır. Çünkü bu deneyim aşamalarımızda egomuz etkindir. Huzur ise zihin ve bedeni de içine alarak ruhsal olarak algılanır. Ego burada devre dışıdır. (Egonun devrede olduğu anlarda kişiliğimizde bölünme olur ve bütün deneyimlerimiz eksik yaşanır.) Huzur ise bütünsel olarak algılanır. Yani hem zihinsel hem bedensel hem de ruhsal olarak. Çünkü ruh bu anlarda bedene de zihne de hakimdir. İşte tam bu noktada yaşanan önemli ve genel bir yanılgıya değinmek gerekiyor; insanlar aslında huzuru arıyor, mutluluğu değil. Mutluluk ve huzur kavramları yanlış bir şekilde gündelik yaşamda birbirinin yerine kullanılıyor. Huzur mutluluğu da bünyesinde barındıran bir üst duygudurum kümesidir.
Limbik sistem nedir ve nasıl çalışır?
Limbik sistem, dimağda taslağı oluşturulan his ve duyguların, kalbe geçip; orada ideal şekilde ortaya çıktığı duygusal üretimlerin bütününe verilen isimdir. Limbik sistem (duygusal sistem) üçlü bir tasnife tabidir. Bu üç ana kuvve ruhun bedeni sevk ve idaresinde muazzam önemdedir. (Kuvve, düşünce, niyet ve tasarı anlamlarına karşılık gelir. Maddenin ilk hali olarak kabul edilir ve Aristo’nun ‘dynamis’ kavramının Arapça karşılığıdır.)
1-Kuvve-i Gadabiye
2-Kuvve-i Şeheviye
3-Kuvve-i Akliye
Kuvve-i Gadabiye kişiye yönelecek zarar ve tehlikeleri def etme üzerine aktiftir.
Kuvve-i Şeheviye ise kişinin fayda ve menfaatlerini celp etmeye dönüktür.
Kuvve-i Akliye de bu iki kuvvenin hikmet ve adalet üzerine işlev görmesini sağlama üzerine işlevseldir.