Nietzsche'nin eserlerinde vurgu yaptığı 'irade gücü' kavramı neyi ifade eder?
Düşünür 'irade gücü' kavramını, kişinin doğum anıyla birlikte ölümüne kadar ki zaman diliminde sahip olduğu potansiyeli ortaya çıkarma yani kendini gerçekleştirme sürecinde gösterdiği 'kararlılık ve azme' karşılık olarak kullanır. Burada kişi hiç kimseyle bir rekabetin içinde değildir ve herhangi bir hırsa da esir düşmemiştir. Kişi yanlızca kendisiyle uğraşır ve kendisinin en iyi versiyonuna sürekli bir ilerleyiş gayretindedir. Burada nihai hedef ise insanın kendi varlığında yeterince yoğunlaşıp; derinleşerek ve içsel olarak tüm varoluşu manen kuşatacak bir düzeye gelmesidir.
İrade gücü kavramı, Nazilerin lideri Adolf Hitler eliyle 'hükmetme istenci'olarak yorumlanmıştı. Bunun nedeni Hitler'in bu tür konularda vasatın altında bir zekaya sahip olmasıdır.(Hitler, kitleleri örgütlemede ve bir hedefe yöneltmede tartışmasız bir dahiydi. Fakat felsefik ve düşünsel aktiveteler konusunda 'donuk bir zeka' performasına sahipti. Dolayısıyla Hitler gibi birinin, Nietzsche gibi bir dahiyi yorumlaması tarihin en büyük dramlarından biridir. Çünkü bu talihsiz yorumlayış insanlık tarihinin en büyük trajedisi olan 2. Dünya savaşını doğurmuştur.)
Peki bu 'hükmetme istencinin' kaynağı nedir?
'Hükmetme istencinin' kaynağı insanın sahip olduğu aşağılık kompleksidir. Hitler de olduğu gibi hemen hemen tüm siyasetçilerde çok derin bir aşağılık kompleksi vardır. Bu kompleksi gidermenin ve aşmanın yolu olarak özelde 'ötekiye' ve genelde de kitlelere hükmetmeyi görürler. Aslında bu hükmetme istenci, bireyin kendisinden ve sahip olduğu psikolojik sorunlardan kaçışıdır. Dikkatle incelendiğinde, tahakküm yönü gelişkin bireylerde; güçlü bir ego ve derin bir aşağılık kompleksi ikilisinin koalisyon yaptığı görülür. Ego ve aşağılık kompleksinin yönettiği bir birey de artık 'psikolojik olarak kanserlidir'. Buradan hareketle de rahatlıkla şu söylenebilir; genel olarak siyasi liderler 'psikolojik kanserlidir'. İnsanlığın günden güne daha da kötüye giden toplumsal yaşantısının ve ahlaki dejenerasyonunun kaynağında da 'yönetimsel liderlerin' bu negatif özellikli psikolojik kimyasının payı büyüktür.
Bağlayacak olursak eğer; yukarıdaki belirlemelerden de anlaşılacağı üzere irade gücü kavramı olumlu bir misyona hizmet ederken; hükmetme istenci ise olumsuz bir senaryoya katkı sunar. Dolayısıyla bu iki kavramın birbirine özdeşmiş gibi yorumlanması tam bir tenakuzdur.(Çelişki)
Nietzsche Buda ve İsa peygambere karşı neden muhalefet geliştirmiştir?
Nietzsche Doğu da Buda'ya, Batı da ise İsa peygambere karşı çok büyük bir öfkeyle karşı çıkar. Bu karşı çıkış, iki büyük zatın şahsına değil fikirlerinedir. Buda'nın fikirleri yüzünden tüm Doğu medeniyetinin uyuşukluğa ve sömürüye mahkum edildiğini(mücadeleci ve savaşçı özelliklerini kaybettiğini) haklı olarak ifade eder. Bu konuda bizde Nietzsche gibi düşünmekteyiz. 2500 yıl önce ortaya çıkan Buda, o dönemin en zengin devletine ve medeniyetine sahip olan Hindistan'ı fikirleriyle dünyevi yaşantı açısından resmen mahvetmiştir.(Bu mahvediş konusunda Mahavira ve Krişna'nın da Buda'nın kadar olmasa da payları büyüktür.) Düşünür, Buda'nın bu dünya yaşamını tahkir etmesini doğru bulmaz. Ve bu durumu kıyasıya eleştirir. 'Böyle Buyurdu Zerdüşt' isimli şaheserinde Nietzsche, kendi felsefesini Zerdüşt peygamberin ağzından dile getirir. Ve Zerdüşt peygamberin mesajında da dünyevi olan herşeyi aşkla ele alış söz konusudur. Düşünür, bu başyapıtında, yaşamı yadsıyan başta Budizm ve Hristiyanlık olmak üzere dini anlayışların tümüne, sıkı eleştiriler getirir ve dünyevi yaşamı yüceltip; kutsar.
Nietzsche'nin fikirlerinin kıyasıya eleştirdiği asıl kişiyse; insanlık tarihinin en büyük devrimcilerinden biri olan İsa peygamberdir. İsa peygamberi, yaşamış ilk ve tek Hristiyan kabul eden filozof, tahrif edilmiş İsevi teolojisini eleştirileriyle yerle bir eder. Özellikle 'Deccal' isimli eserinde Hristiyanlığın ürettiği şiddet ve sebep olduğu insani felaketlere karşı adeta öfke kusar. Batı medeniyetinin yaşadığı bu acı deneyimlerin müsebbibi olarakta Hristiyanlığı görüp; kıyaslama bağlamında Endülüs Emevi devletinin İspanya da inşa ettiği medeniyeti yere göğe sığdıramaz. Ve Hristiyanlığın İslam düşmanlığını gerici bir davranış olarak tanımlar.
Devam edeceğiz...