Sertap Erener ayrıldığı sevgilisinin ardından iyileştiğini ifade eden bir kişi ağzından şarkı söylüyor. Nakaratında da “Umurumda değil, iyi ki bitti/ Omuzlarımdan koca bit yük gitti/ Çoktan alıştım yokluğuna inan ki/ Umurumda değil iyi ki bitti” diye sesleniyor. Artık onu ilgilendirmediğini dile getiriyor.

İnsan yaş aldıkça geçmiş hayatını daha mı sorguluyor, bilemiyorum. Ya da başka bir ifadeyle geçmişine gitmede, yaşadıklarını değerlendirmede daha mı istekli oluyor.

Başkalarını bilemem ama benim son günlerdeki ruh halim bu.

Belki aldığım yaşın yeni yeni farkına varıyor, ardımda bıraktığım yılların ne’liği üzerine yeni yeni derinlemesine düşünüyorum.

Geçen yazıda Hüseyin’le yaptığım kıyas üzerinden dile getirmiştim hayatın ve hayatımın bir kısmını.

Sertap Erener’in şarkısı başka bir yol açtı hayatı ve hayatımı değerlendirmem için...

Uzun yıllardır dikkatimi çeken, son senelerde daha da farkına vardığım bir şey var kendimde. Okul öncesi anılarım bölük pörçük, neredeyse net bir görüntü yok ve anı parçalarından ibaret. Köyde ilkokuldaki yaşantım için de farklı değil. İlkokul arkadaşlarım bugün yaşamış gibi anlattığı şeyler bende yok. Her sınıfta öğretmen değişmişti ve sadece ikisinin ismini anımsıyorum mesela.

Ortaokul için Gönen’e gidip geldim üç sene. Birkaç beni çok etkileyen olayın anısı dışında hiçbir şey yok.

Lise yatılıydı. Üç sene gece gündüz okuldaydık ve anımsadıklarım sınıf arkadaşlarımla kıyasladığımda devede kulak.

Tıp fakültesinde altı sene çok şeyler yaşadık. Bunu anımsıyorum ama çok az şeyi kaydetmişim.

Sonra evlilik, çocuk sahibi olup baba rolünün de eklenmesi, mesleki yaşam, sosyal, siyasal aktivitelerle zenginleşen, gazete yazıları, TV ve radyo programlarıyla genişleyen bir hayat. Anı dağarcığına yine de fazla bir şey yüklenmemiş.

Hayatı umursadığımı söyleyebilirim; yaşadıklarımdan, birlikte yaşadıklarımdan aldığım geri bildirimlerden bu yargımın doğru olduğunu ileri sürebilirim.

Hayata dair anılarımın az olması hafızamla ilgili olduğu düşünülebilir, ama hafızamla ilgili başka değerlendirmelerde bu alanda bir sorunum olmadığı ortaya çıkıyor.

Aklıma takılan, hayatı umursuyorum, evet, ama ben hayatımı umursuyor muyum, sorusu.

Sezgisel olarak hayatımın devam etmesinde kontrolümün çok sınırlı olduğunu hissetmek, hayatımı umursamayı bir kenara bırakmış olabilir mi?

Seçtiğim mesleği icra ederken bu hissiyatım güçlenmiş midir?

Bu hissiyatım hayatım üzerine odaklanmak yerine hayatın kendisine odaklanmama neden olmuş mudur?

Ya da kendimi değersiz hissetme duygusuyla yüzleşmekten kaçınmak için mi hayatım umurumda değil gibi hissettim, hissediyorum.

Kendimle ilgili anılarımın az olması veya az hatırlamam bu yüzden midir?

Bunlar deli saçması hezeyanlarım mıdır?

Karar veremedim, sizlere yazdım…