Sokrates, Milattan Önce 399 yılında, Atina'da yargılandığında suçlamaları yersiz bulanlar kadar haklı bulanlar da vardı. Melitos, Anytos ve Likon gibi isimler, filozofun "gençliği yozlaştırdığı" ve "tanrılara inanmadığı" gerekçesiyle mahkûm edilmesini talep etti. Fakat bu üç kişinin adı, tarih kitaplarında sadece Sokrates'in trajik sonuna bir dipnot olarak yer aldı. Tarih, Sokrates'i yazdı; Melitos ve Anytos'u değil. Bu, tarihin hem adalet hem de hakikate nasıl yöneldiğinin çarpıcı bir göstergesidir.
Günümüzde bu hikâye, bireyin gücünü, hakikatin kalıcılığını ve adaletin zamanla nasıl tecelli ettiğini anımsatıyor. Sokrates gibi fikirlerini cesurca ifade eden kişiler, zamanlarının ötesine geçerek toplumun dönüşümüne ilham kaynağı olurken; onları susturmaya çalışanlar, kısa vadede başarılı gibi görünseler de uzun vadede tarihin tozlu sayfalarında silinmeye mahkûm oluyor. Bugünün politik ve sosyal gelişmelerine baktığımızda, bu durumun hâlâ geçerli olduğunu görmek mümkün.
Günümüzde birçok ülkede, fikirlerini ifade eden gazeteciler, akademisyenler, sanatçılar ve muhalifler benzer bir baskıyla karşı karşıya. Sokrates'i susturmak isteyenlerin gerekçeleri gibi, günümüzde de muhalif seslere yönelik suçlamalar genellikle "halkı kışkırtma," "ulusal güvenliği tehdit etme" veya "dini ve ahlaki değerleri bozma" gibi belirsiz argümanlarla dile getiriliyor. Ancak bu gerekçeler, hakikati bastırmaya yetmiyor. Sokrates’in ölümünden binlerce yıl sonra bile hatırlanması, bireysel direnişin ve özgürlüğün gücünü ortaya koyuyor.
Melitos ve Anytos gibi isimler, kısa vadeli çıkarları için adaleti eğip bükerken, Sokrates hakikatin kalıcılığını savunarak tarihin akışını değiştirdi. Günümüzde de benzer şekilde, otoriteye karşı direnenler, geleceğin vicdanında hak ettikleri yeri alacaklar. Çünkü tarih, yalnızca kazananları değil, doğruyu ve haklıyı yazmaya devam ediyor.
Bugünün otoriter figürleri, güçlü medya organları ve yargı mekanizmalarını kontrol ederek kısa vadede susturma başarısı gösterebilirler. Ancak zaman, otoriter güçlere sadakat gösterenlerin isimlerini unuttururken, hakikatin peşinde koşanları hatırlamaya devam eder. Sokrates gibi isimler, yalnızca düşünceleriyle değil, susmamayı seçerek de toplumsal dönüşümün yolunu açar.
Sonuç olarak, tarihin hafızası sadece galiplerden değil, cesur ve haklı olanlardan yanadır. Bu yüzden bugünün "Melitos" ve "Anytos"ları, ne kadar güçlü görünürse görünsün, zamanın adaleti onları değil; hakikati, özgürlüğü ve insanlık onurunu savunanları yazacaktır.