“Efendiler! Avrupa'nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!

Bu gerçekliği en yalın biçimde kim söylemiş?

Elbette Mustafa Kemal Atatürk!

Kaç yılında?

1922

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üyeliği ne zaman istedi?

Altmış beş yıl önce

Bu aralıkta (!) Avrupa Ekonomik Topluluğu ad değiştirdi ve Avrupa Birliği oldu.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu birliğe asla kabul edilmeyeceği, ancak kapıdan da uzaklaştırılmaması gerektiği noktalarında ABD ile buluştular.

Ha, bu arada Gümrük Birliği denilen ve bizim üçüncü devletlerle olan ticaretimizi engelleyen gruba alındık (!) Tansu Çiller, özelleştirmelerle ilgili olarak “Son Sosyalist Devleti de yıktık,” derken Gümrük Birliği girişimizi gündüz vakti havai fişekler kutlattı…

AB’yi temsilen bir köpek kulübesi önünde tasmalı bir köpek olarak bekletildiğimiz karikatürize edildi.

Kıbrıs adasında Annan planı gereği “Yes de be annem” dedirtilerek “Evet,” oyu verdirilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yok sayılırken, “Hayır” diyen GKRY AB üyeliğine alındı.

“İkiz yasalar” imzalatılarak, ülkemizde yerel yönetimler yaratmanın önünü açtılar ve adına da özerklik şartı dediler.

Ülkemizi parçalamak ve milletimizi bölmek isteyen bölücü örgüt mensuplarına kucak açtılar, yer verdiler, hukuk tanımadılar, Devletimiz aleyhine yalan ve yanlış yayınlar yaptılar, her türlü terör unsurlarına dayanak oldular.

Ekonomik olarak sarsıntıların başladığı, sosyal güvencelerin dip yaptığı, ABD’ye yaslanma politikalarının sürdürülmeye çalışıldığı günümüz koşullarında yönetenlerimizin hala ve ısrarla “AB Türkiye’siz olmaz” demelerini anlamak gerçekten güç…

Birilerinin evleri lüks, olanakları olağanüstü, nezaketleri-görgüleri çooookkk (?) diyerek eve zorla girmeye çalışıyorsunuz… “Hayır”, “Olmaz” seslerine kulak tıkamak ya da gerçekleri görmemekte ısrar etmek ne anlam taşımaktadır acaba?

Biz kendimize yeteriz (1)

Tarihimiz, kültürümüz, değerlerimiz, insan gücümüz sadece ve sadece ÜRETİM eksikliğimizi giderirsek görülecektir ki gıpta edilen ülke biz olacağız.

Anlayalım artık, Avrupa Birliği bizi istemiyor. Oyalıyor. Kendi kendimize yetme mücadelesi vermemizi engelliyor.

Bizim onlara değil, üretime gereksinimimiz var.

Anlayalım artık. Daha kaç altmış yıl geçmeli?