Sporda şiddet unsurunu sosyolojik, psikolojik, kültürel, siyasal ve toplumsal birçok neden üzerinden konuşabiliriz. Bir görüşe göre ilk insanlar yaşamlarını sürdürebilmek ve beslenmek için avcılık yapmaya, vahşi hayvanlardan korunmak için mücadele etmeye başladıklarında; avcılık önemli bir yarış ve bir spor dalı olarak ortaya çıkmış ve diğer spor dallarının kaynağı olmuştur. Bu nedenle tüm spor dallarının kaynağında insanın kendisiyle ve başkalarıyla mücadelesi yer almaktadır denilebilir. Amaç; doğal ve evrensel olan saldırganlık içgüdüsüyle daha güçlüye, daha hızlıya, daha yükseğe ulaşmak için savaşmaktır. Sporda şiddetin ortaya çıkış temellerini böyle düşünebiliriz.

Günümüzde ise sporda şiddeti ortaya çıkaran nedenleri; sporcular, spor seyircileri, hakemler, kulüp yöneticileri, güvenlik güçleri, antrenörler, federasyon yetkilileri, kitle iletişim araçları, cinsiyet rolleri, kitle psikolojisi ve kimlik yitimi alt başlıklarında ele alabiliriz. Sporda şiddetin çoğunlukla erkekler üzerinden ortaya çıktığını düşünürsek, özünde ataerkil yapıya bağlanarak toplumdan güç aldığını ve erkeklik göstergesi sayıldığını söylemek yanlış olmaz. Bu sebeple 'futbol erkek oyunudur' tarzı söylemleri sıkça duyuyoruz. Kitle iletişim araçları ile beraber artan fanatiklik, holiganlık ve ayrışma sporda şiddeti daha da arttırmıştır. Fakat dünya geneli ile ülkemiz arasında farklılıklar mevcut.

Dünya üzerindeki en ateşli spor müsabakaları üzerinden bir değerlendirme yapalım

'Steaua Bükreş - Dinamo Bükreş' Asker - Polis çatışması

'Spartak Moskova - CSKA Moskova' Halkın takımı - Ordunun takımı

'Ajax - Feyenord' Özgürlükçüler - Sağ ve muhafazakar kesim

'Benfica - Sporting Lizbon' Zengin sınıf - İşçi sınıfı

'Real Madrid - Atletico Madrid' Kralcılar - Cumhuriyetçiler

'SS Lazio - AS Roma' Faşist diktatör Mussolini'nin takımı - Muhalefetin takımı

'Panatinaikos - Olimpiakos' Zengin sınıf - İşçi sınıfı

'Partizan - Kızılyıldız' Milliyetçiler - Komünistler

'Celtic - Glasgow Rangers' Mezhep çatışması

'River Plate - Boca Juniors' Zengin kesim - Fakir kesim

'Real Madrid - Barcelona' Irk çatışması

Dünyadan verdiğim bu örnekler çoğaltılabilir. Sonuç olarak; görüyoruz ki şiddet olaylarının tamamının altyapısında toplumsal bir çatışma mevcut. Sınıfsal, ekonomik, siyasal ya da mezhepsel bir neden ile ortaya çıkan/çıkmış ayrışma ve kutuplaşma spor müsabakalarına da yansımış durumda.

Bizim ülkemizde ise durum çok daha farklı. Örneğin; üç büyük kulübümüzü ele alalım. Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın taraftarlarına bakacak olursak; ortada ne bir ırk çatışması, ne de sınıfsal, mezhepsel ya da siyasal bir farklılık göremeyiz. Yine de birçok şiddet olayına şahit oluyoruz. Hatta bu takımların taraftarları neredeyse birbirlerine düşman olmuş durumda. Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarları arasında ne gibi bir sorun olabilir. Hepimizin tanıdığı Galatasaraylı, Fenerbahçeli ve Beşiktaşlı arkadaşları ya da akrabaları vardır. Ülkenin hemen her yerinde bu takımların taraftarlarını görebiliriz. Aynı şehirde, aynı ilçede, aynı sokakta, aynı apartmanda hatta aynı evde yaşarlar. Aynı yerlerde yemek yer, aynı yerlerden alışveriş yaparlar. Aynı yerlerde gezer, aynı yerlerde otururlar. Hatta birbirleriyle futbol üzerine sohbet eder, şakalaşırlar. Fakat maç günü nedense bir anda tekrar düşman olurlar. Sosyolojik olarak araştırılması gereken bir konu bence.

Ben bu duruma özetle ve kaba bir tabirle sidik yarışı diyorum. Medya organlarından her an pompalanan şiddet olayları, siyasilerin meşrulaştırdığı şiddet dili, seyrettiğimiz içeriklerdeki şiddet güzellemesi gibi durumlarla hayatımızın her evresine sokulan ve artık doğal kabul ettiğimiz şiddet olgusunun, yüksek rekabetin olduğu spor müsabakalarına da yansıması son derece doğaldır. Yıllardan beridir yöneten kesim tarafından susturulmuş, hakkını arayamaz hale getirilmiş, ekonomik sıkıntılarla geçim derdine düşmüş halkın; yeterli eğitime de sahip olmadığı için kitle psikolojisi ile hareket ederek; içindeki nefreti, küfrü ve isyanı spor müsabakalarında dışavurması bana şaşırtıcı gelmiyor.