İl dışındayız. Akraba ziyaretine gidiyoruz. Radyo açık. İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin Azerbaycan’dan dönüşe geçmiş olan helikopterinin düştüğünü ve henüz herhangi bir haber alınamadığını duyuyoruz…Yok, sadece duymakla kalmadım ben, adeta dondum. Anlamaya çalıştım. bir an kanımın donduğunu sandım. Sessizliğim devam etti. Değerlendirmelere başladım, haberin devamını dinlerken…

                Zeki, yetenekli, etkili ve lider, İran komutanı Süleymani’ye suikast düzenlenmişti…

                Suriye’deki İran Büyükelçiliğine İsrail tarafından yapılan saldırı ile yine yetkili ve etkili liderler öldürülmüştü.

Şimdi de İran Cumhurbaşkanı Reisi, şimdiye kadar yapılan açıklamalara göre bir helikopter kazası ile şehit oldu.

Ne yalan söyleyeyim, hem bize sürücülük yapanın görüşü ve hem de benim ilk andaki görüşüm bunun bir suikast olduğu yönündeydi…

Ortalık öylesine karışık ki, tüm dünyada ülkelerin liderlerine yapılan suikastler, (En son Slovakya Başbakanına yapılan saldırı) savaşlar, (Ukrayna, Filistin) ve İran’ın üst üste yaşadıkları beni bu düşünceye yönlendirdi.

Henüz kesinleşmiş bir belge yok. Suikast değil de kaza bile olsa burada da; tedbirsizlik,(Aracın-havanın kontrolü…) plansızlık, (Üst düzey yetkililerin aynı helikopterde olmaları vb.) hani neredeyse toplu katliama neden olmuştur…

Dünya jandarmalığını sürdürmeye çalışan ve dünyada en büyük insan hakları ihlalcisi olan ABD, O’nun piyonu İsrail, arkada canhıraş siper olan İngiltere, Almanya ve Fransa her an her durumdan yararlanmaya çalışmaktadırlar…

1639 yılından beridir (Kasr-I Şirin Antlaşması) İran’la sulh içinde karşılıklılık ve eşitlik esaslarına uygun olarak komşuluk ilişkilerimiz devam etmektedir,

ABD on yıllardır İran’a ambargo uygulamaktadır,

Ülkemizdeki gladyo cinayetlerine sebep olarak İran gösterilmişti, (Uğur Mumcu cinayeti)

İran’daki şeriat sistemi, ülkemizdeki yıkıcılar tarafından bizler için tehdit olarak gösterilmeye devam etmektedir,

İran, Azerbaycan, Suriye, Türkiye ve Irak dostluklarını (Suriye ile istediğimiz biçimde anlaşma olmadığı halde) yıkmaya çalışanlar, Atlantik dostu olmayı sürdürmektedirler…

Hem Atatürk’ün “Mazlum Milletler,” sözünü kullanacaksınız ve hem mazlum milletlere karşı olacaksınız,

Laikliğin sadece kılık-kıyafet olduğunu düşünecek ve asıl olanın, beş okun doğal sonucu olan laikliği öne çıkararak emperyalizme karşı mücadeleyi görmeyeceksiniz,

İran’ın on yıllardır ABD emperyalizmine karşı mücadelesini görmemeye çalışmak mıdır göreviniz?

Önce VATAN

Sonra MİLLET

Bunları gerçekleştirmenin yolu olarak da EMPERYALİZME KARŞI DİRENİŞ!

Reisi, ülkesi için mücadele etti, mazlum milletlerin birlikteliğine önem verdi, bir dönem “Lak lak yapmayı bırak, saldıracaksan gel saldır,” diyen İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad yolundan giden bir lider, önder…

İçim cızzz etti…

Kanım dondu…

İran halkının  mücadele azmini görünce, dinleyince, fark edince rahatlamaya başladım…

Yaşasın Bağımsızlık mücadeleleri

Kahrolsun emperyalistler…