Birden fazla kişinin bulunduğu hemen her ortamda neredeyse konu aynı.

                Çocuklar, torunlar, yeğenler, yakınlar ve hatta komşular… Konular aynı.

                “Bizim zamanımızda,” diye başlayan tümceler… Ya da “Şimdiki gençlik,” diye…

                Çocuklar da sıraya girmişler. Onlar da konu başlıkları arasındaki yerlerini alıyorlar.

                Zamanın değiştiği, teknolojinin geliştiği, yaşam biçimlerinin de farklılaştığı yine ortak konular…

                “Dünyanın küçüldüğü”, ceplere ya da ellere sığdırıldığı bir dönem, yok yok ÇAĞ yaşıyoruz.

                Bu değişikliklerin, dünyanın hemen her türlü dengesini bozduğu tespiti de yine ortak konular. İklim değişikliği, azalan ağaç – orman sayıları, “Beton yığını,” denilen yapılaşma, topraktan kopan ve üretimi yadsıyan bir anlayış, geçmişinden uzaklaşan ya da uzaklaştırılmaya çalışılan toplumlar, saldırganlaşan insan tipi…

                Emperyalizmin alt edemediği toplumlara sinsice sokmaya çalıştığı LGBT, K-POP, uyuşturucu, özellikle gençliği hedefleyerek, en kısa zamanda en çok parayı kazanma isteği ve tavırları yaratma…

                Yaşadıklarımız, şikâyet konuları ve ne yazık ki çözümsüzlükle biten sözüm ona sohbetler…

                Oysa herhangi bir yerde herhangi bir yol aramaya gerek yok, ülkemiz için! Yol da belli, yöntem de belli, söyleyen de belli, söylenen de!

                Atatürk’ün “Gençliğe sesleniş”i, olasılıklar, tarihsel gelişimler, insanlık tarihi, olabilirlikler de katılarak çözüm yolu üretmiştir!

                Görevlendirme ile başlayan giriş sonrasında olabilirlikler net, yalın bir biçimde sıralanmıştır. Bütün olasılıklara karşı çözüm de sunulmuş ve hatta görevlendirme yapılmıştır.

                Gelelim somut duruma;

                Toplumun temel direği olan AİLE, birinci derecede sorumludur. Cumhuriyet kültürüyle yetişen aile yine Cumhuriyet kültürüyle yetiştirmek göreviyle yükümlüdür, çocuklarını.

                Sonra, eğitim yuvaları olan okullar gelir. Okullarda da CUMHURİYET KÜLTÜRÜ esas alınmalıdır. Tarihine bağlı, gelecek umudu olan, sorumluluk sahibi, paylaşımcı, yaratıcı, yeteneklerin geliştirildiği ortamlar çözüm odaklı olmalıdır.

                Sadece yakınmak, çaresizlikle kıvranmak, ya da laf olsun torba dolsun sohbetlerle sadece ve sadece ortak şikâyet konuları artar!

                Birkaç aylık bebekken eline verilen telefonu, çocuk elbette bırakmaz,

                Okullarda, sadece internet ortamından bulunabilecek biçimde ödevler vermek de doğru yol değil,

                Teknolojinin esiri olmak değil ondan en iyi biçimde yararlanmak ortak hareket noktamız olmalı,

                Anneler ve babalar üzgün, nineler ve dedeler de…

                Sanırım unutulan şey; herkesin, hepimizin bu yanlışlarda payı olduğu gerçeği…

                Öğrencinin aldığı karne notlarının tüm aileyi kapsadığı gerçeği örneğin…

                “Herkes”, tanımı, “Hepimiz” olmalı!

                Elimizi ya da ellerimizi, haydi olmadı bedenimizi taşın ya da taşların altına koymalıyız ki…Şikâyetlerimiz bitsin, taktirlerimiz uçuşsun…

                Herkes ve hepimiz için!