(HELVADERE – IHLARA VADİSİ – GÜZELYURT –MANASTIR VADİSİ –KİLİSE CAMİİ ) 50 km
Issızlığın ortasındaki bozkırda ilerleyişimize üçüncü gün de aynı kararlılıkla devam ettik. Bir Akdenizli olarak sarı sıcağa alışmışlığım vardır ama kendisini iyiden iyiye hissettiren bozkırın kuru sıcağı oldukça sarsıcıydı doğrusu. Bir yandan da gezimizin ana temasını oluşturan Güzel Atlar Diyarı Kapadokya sınırlarına ulaşmanın verdiği heyecan, bozkırın yıpratıcılığını bir nebze azaltıyordu.
Helvadere'den on üç kilometre ilerleyince Ihlara Beldesi'ne zorlanmadan ulaştık. Güzel bir kahvaltının hayalini kurarken Ihlara'da Halil Abi'nin marketine rastladık. Hani hep söyleriz ya Anadolu insanı konukseverdir diye. İşte Halil Abi bu sözün söylenmesine sebep olan adamdır. Amacımız marketten bir-kaç kahvaltılık malzeme alıp çıkmaktı. Ama Halil Abi, sanki kırk yıllık bir tanıdığımızmış gibi karısına muazzam bir kahvaltı hazırlattı ve güzel sohbetinin eşliğinde, yola çıktığımızdan beri hasret kaldığımız bir kahvaltı şöleninin içine bizi dahil etti. Halil Abi, yokluğu ve gurbeti görmüş yüreği büyük bir Anadolu insanı. Gezimizin her günü bir kahramanımız oldu. Bugünün Kahramanı da Hali Abi'ydi. Ne zaman insanlık adına umutsuzluğa kapılsam, böyle güzel insanların varlığıyla umudum tekrar yeşeriyor.
Sonunda Kapadokya'nın incisi Ihlara Vadisi'ne ulaştık. On dört kilometre uzunluğundaki vadi, Ihlara Kasabası'ndan başlayıp Selime Katedrali'nde son bulur. Vadide 105 adet kilise ve on bin civarında kaya oyma mekan bulunmaktadır. Uzun vadiyi başından sonuna kadar gezmek için bisikletimizi kullandık ama bunun büyük bir hata olduğunu vadiye inince anladık. Yaya bile geçmekte zorlanılan kayalıkların arasından, üzerinde yirmi kilogram yük olan bisikletlerimizle geçmek gezimizin en zorlayı anları oldu. Öte yandan vadideki düz patikalardan da bisikletlerimizle oldukça rahat ilerledik.
Vadinin içinden akan Melendiz çayında yüzerek eski gücümüzü topladıktan sonra oııjjvadideki önemli kiliselerden bazılarını gezmeye çalıştık. Bence bu kiliselerden en önemlisi, Kırkdamaltı (St. George) Kilisesi'dir. Kilisenin duvarlarında Anadolu Selçuklu Sultanı II. Mesud'u öven kitabelerin yazılması ve Müslüman Türkleri betimleyen tasvirlerin yapılması, Türklerin o dönemde Hristiyanların dinlerini özgürce yaşamasına nasıl hoşgörüyle yaklaştıklarının bir kanıtı olsa gerek.
Tarihi mekanların ve muhteşem doğanın bu denli iç içe geçtiği başka bir vadi var mıdır acab yeryüzünde? Belisırma çıkışından Vadi'den ayrılıp yönümüzü başka bir vadiye çevirdik. Aksaray'ın Güzelyurt ilçesindeki Manastır Vadisi'ni gezip geceyi de vadide kamp yaparak geçirecektik. On üç kilometre sonra Güzelyurt'a ulaştık. Eski adı Gelveri olan Güzelyurt ilçe merkezi 19.yy'a ait taş evlerle dolu şirin mi şirin bir yer. 1924 yılında yapılan mübadelede, Güzelyurt'ta yaşayan Rumlar Yunanistan'a, Selanik'teki Türkler ise Güzelyurt'a yerleştirilmiş. Kapadokya merkezleri arasında kesinlikle ön plana çıkması gerekirken bugün ilçe hak ettiği konumun maalesef çok uzağında. Sadece, ilçede yer alan Manastır Vadisi bile burayı turizm merkezi yapmaya yeter de artar bile.
Manastır Vadisi, içerisinde bulundurduğu 28 kilise, iki yer altı şehri ve yüzlerce kaya oyma mekan ile Ihlara Vadisi'nden sonra bölgedeki en önemli vadidir. 5.5 km. uzunluğundaki vadinin hemen girişindeki yer altı şehri kesinlikle görülmeye değer. Elli metre ilerledikten sonra varılan Kilise Camii, mübadeleden sonra camiye çevrilmiş. M.S 385 yılında Aziz Gregorius adına yaptırılmış bu kilise, camiye çevrilirken yapı içerisindeki fresklerin üzerleri koruma amaçlı badana ile kapatılmıştır. Avlu girişindeki çan kulesinde aynı hassasiyet gösterilmemiş, kule minareye dönüştürülmüştür.Ortadoks mezhebinin kurucularından Aziz Gregorius'un yaşadığı Manastır Vadisi'nde yer alan Kilise Camii 'Küçük Ayasofya' olarak da bilinir. Kilise Camii, bölgede yaşayan Hristiyanlar için her zaman önemli bir din merkezi olmuştur.
Hava kararmak üzereyken gezimizi tamamlayıp Manastır Vadisi'nde Ağaçların altında, doğayla ve tarihi mekanlarla iç içe bir kamp yeri bulduk kendimize. Bize rüzgarın uğultusunu ve kuş seslerini bahşeden tabiat anaya duyduğumuz minnetle çadırlarımızda derin bir uykuya daldık.