“Milli” demek; bir topluma ait olan, o topluma özel olan, tarihinden gelip geleceğe uzanan; ahlaki, geleneksel, alışkanlıklar bütünlüğünün simgesel tanımlaması demektir…

                Türk Milleti için özelleştirecek olursak;

                Binlerce yıllık devlet birikimi ile kültürler kaynağı olan topraklarda yetişen, tarihi ortak, geleceği yaratma gücüne sahip, aklı ve bilimi rehber edinen toplum tanımlaması, kısaca özetlemeye yetecektir.

                Hele ki, 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti ile yediden yetmişe herkesin ortak geçmişi ve gelecek ülkülerinin özeti MİLLİ olmayı başarmıştır!

                Doğumdan ölüme kadar yaşamın her alanında kendine özgü yaşam biçimi, eğitim-sağlık güvenlik, ulusal ve uluslararası alanda irade koyabilen “Ben” diyebilen karakterdir Milli olmak!

                İlkokuldan başlamak üzere “Milli eğitim programları,” kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği akıl ve bilim yolunda yürümek-koşmak içindir. Kazanılması gereken beceriler, geliştirilmesi gereken yetenekler, ortaya çıkarılması gereken davranışlar her zamanda ve durumda MİLLİ özellik taşmalıdır!

                Bunlara “Bir” dersek şimdi de “İki” diyelim ve açıklayalım;

Mustafa Kemal Atatürk; “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar ülkesi olamaz!” dedi ve tarikat ve zaviyelerin kapatılması kararını kanunlaştırdı.

                Sözünü ettiği toplulukların akıldan ve bilimden uzak, hurafelerle dolu, halkın din duygularını kullanarak her türlü sömürüyü gerçekleştirme (Parasal, yaşamsal, aile ilişkileri, cinsiyetler üzerinden baskı altına alma vb.) kanalları olduğunu tespit etmişti.

                Yıl 2023 Hâlâ tarikatlar, tekkeler akıl ve bilim dışı feveranlarını savurmakta ve bir zamanlar bazı yönetenlerimizin de seslendirdiği gibi “Bazı tarikatlar yararlıdır,” ciddiyetsizliğine kadar götürmektedir.

                Gelelim kısa ve öz sonuca; MİLLİ Eğitim Bakanı Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden, bazı tarikatlarla (“Biz STK diyoruz,” diyerek maskelediği) protokol yaptıklarını, eğitim alanında uygulayacaklarını, bu biçimde çocukların dağa çıkmalarının önüne geçeceklerini…söyledi.

1)      Sadece Milli eğitim Bakanı değil o kürsüye çıkan her yetkili, ya bu milletin seçtiği ve görevlendirdiği VEKİLDİR! Ya da yine milletin seçtiği cumhurbaşkanının hizmetle görevlendirdiği yetkilidir. Davranışları, sözleri, vaatleri, yaptıkları ve yapacakları ile millete karşı sorumludurlar ve saygıda kusur etmek hakları yoktur,

2)      Kurucu önderimizin talimatlarına ve yasalara rağmen, tarikatları savunmaları asla kabul edilemez,

3)      TBMM kürsüsünden halka karşı inatlaşmaya oradaki hiç kimsenin hakkı yoktur ve haddi de değildir,

4)      ÇEDES denilen Çevreme duyarlıyım, değerlerime sahip çıkıyorum adlı, söylemi kulağa çok hoş gelen proje Türkiye Cumhuriyeti’nin laik eğitim sistemine tamamen terstir. Atatürk “Din vicdanlardadır,” dememiş miydi? Eğitimle dini karıştırmak da ne demek oluyor? Eğer bu ülkede DEĞERLER varsa ve sahip çıkılması gerekiyorsa bu değerler CUMHURİYET DEĞERLERİDİR! Onlara sahip çıkılmalıdır ve geliştirilmelidir!

5)      Sivil Toplum Kuruluşları denilen aslında Demokratik kitle örgütleri olması gereken birimlerden BAZILARINA mı gitmektedir Bakan? Örneğin CUMHURİYET KADINLARI DERNEĞİ Genel başkanı Prof. Tülin Oygür bir açıklama yaptı ve dedi ki; Sayın Milli Eğitim Bakanı’ndan protokol çağrısı bekliyoruz,” Ben de soruyorum o zaman, Bakan Bey bu çağrıyı duydu mu?

6)      Okullar BİLİM YUVALARIDIR. Oysa din, vicdanlardadır ve hemen her alanda seyri mümkündür. Evde, ailede, camide, Kur’an kurslarında vb.

7)      Sayın MİLLİ Eğitim Bakanı, akla ve bilime dayanan, dayanması gereken okullardaki milyonlarca öğrenci ile tamamen kişisel ve aynı zamanda da toplumsal kaynaklardan yararlanabilen dinsel öğreti konularının en az bizim kadar karıştırılmaması gerektiğini bilendir!

8)      Ne der atalarımız? “Hırsla kalkan zararla oturur,” ya da “keskin sirke küpüne zarar,” bütün bunları bir kenara bırakalım ve netleştirelim;

Türk Milleti olarak sahiplenmemiz gereken DEĞERLERİMİZ nelerdir sayın Bakan?

Akıl ve bilimle din duygularını karıştırmanın kime, nasıl ne yararı olacaktır?

Emekli bir ilkokul öğretmeni olarak sorduğum soruların yanıtlarını da almanın hakkım olduğunu biliyorum!

Noktayı koyalım; Türkiye Cumhuriyeti Devleti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar devleti olamaz!

NET VE AÇIK!