Uğur Mumcu, “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz,” demişti değil mi?

Peki, bilgiye nasıl ulaşırız?

Önce okuyarak, sonra da araştırarak, inceleyerek, değerlendirmeye alarak…

“Yapay zekâ” söylemi artık hepimizin duyduğu , bildiği ya da ilgilendiği bir konu haline geldi.

Dört buçuk ya da beş, bilindiği kadarıyla ya da yapılan araştırmalara ve incelemeler göre dünyanın yaşı bu kadar MİLYAR yıl…

Peki insanlığın yaşı?

On binler basamağından başlayarak yüzbinler basamaklarına kadar çıkan sayılarla ifade ediliyor şimdilik…

Evrimsel gelişmelerden ve dönüşmelerden sonra insanlık, bugün insanın yapabileceklerini yapabilecek olan emir-komutalı cansızlar yarattı.

İster bilgisayar ister telefon ister yapay zekâ hepsi ama hepsi insan zekâsının ürünleridir. Tüm bu ve benzeri ürünler de insan olmadan olamayacak yaratımlardır.

İnsanın yapabileceklerini yapabilen, yapmasını istediklerini itirazsız yerine getiren, bir anlamda insanın işlerini kolaylaştıran, hatta daha kısa zamanda ve daha çok üretim yapabilen bu cansız yaratıklar, aletler, iş araçları… hepsi ama hepsi BİLGİYLE elde edilmişlerdir. Kısaca olmak üzere, bilgiye giden OKUMA ile elde edilmişlerdir.

Bir taraftan olağanüstü ürünler, bilgiye ulaşmanın en kısa, kolay yolu ve diğer taraftan da OKUMAYA olan isteksizlik… Ve hatta yazmaya…

Okumak, bir zulüm, yazmak ise gereksizlik düzeyinde değerlendirilmekte ne acı ki. “Selam” yerine “slm” “Hoşça kal” yerine “By By” “Merhaba” yerine “mrb” Haaa hele bir de tuşlarda dolaşmak var ki, yazık ki ne yazık…

İstemediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz.

Okumak mı? Tam bir işkence…Tek cümle, tek ses, tek işaret yetmez mi?

Oysa tüm iletişim, teknoloji gelişimlerinin hareket noktası tekrar edelim ki okumaktan yol alır.

Kitabı ele almak, onunla dost olmaya başlamak, yazılanları yaşamak, hayal etmek, hayalleri genişletmek, çıkarımlarda bulunmak, yeni dünyalar yaratmak, daha iyiye daha doğruya daha güzele ulaşmanın heyecanını yaşamak…

Her yeniliğin, her buluşun, her gelişmenin anahtarı olan kitaplarla buluşmanın hazzı bambaşka…

“Nasıl”ın yanıtı bizlerde, ellerimizde, beynimizde…

Hele de yaşadığımız dünyada hemen her saniyede vuku bulan değişim, gelişim, dönüşüm vb. Aslında doğrular, gerçekler ancak ve ancak okumakla olur ki aksi kanıtlanamaz!

Doğru bilgiye, gerçeğe ulaşmanın yolu bu…

Sadece ülkemizde değil dünyada da hemen her gün özel bir gün ve hemen her hafta da özel bir hafta olmakta… Örneğin bugün SEVGİLİLER GÜNÜ. Sevgililer, sevdiklerine onu sevdiğini en iyi ifade edecek bir kitap hediye edebilirler, hatta etmelidirler. Ne dersiniz?