İki ayda on altı bin insan öldürüldü. Çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere. Hastaneler bombalandı. Okullara füzeler atıldı. Güvenli yer aramaya koyulanlar yollarda öldürüldü. Sivil yerleşim yerleri özellikle seçildi ve yerle bir edildi.

                Esir takasında son dakikaya kadar saldırılar devam etti.

                Takasın bitme saati beklenircesine saldırılar yeniden başladı.

                13 yaşında esir alınan, işkence edilen, beyin travması geçiren ve şimdi on dokuz yaşına gelmiş olan Ahmet serbest bırakılmadı…

                Babalar çocuklarının ölüleriyle yollara düştüler. Ne cenazeyi yıkayacak yer ve ne de defin edilecek mekân bulabildiler…

                “Medeniyet” denilen “Modern batı dünyası” ile tanımlanan, “Çağdaşlığın adresi” diye işaret edilen, gerçekte ise; saldırganlığın, vurgunculuğun, insanlık düşmanlığının önde gideni olmanın örnekliği ile İsrail saldırganlığı kutsandı, haklı bulundu, haklarını yemeyelim, zaman zaman timsah gözyaşları dökerek “Ateşkes” çağrıları yaptılar…

                “Soykırım” nedir seslendirebilir miyiz?

                “Bir insan topluluğunu ulusal, dinsel vb. sebeplerle yok etme” tanımıyla yetinelim…

                Bu tanım bugün İsrail’in yaptıklarıyla örtüşüyor mu?

                “Kutsal topraklar bizim, sadece bizim…” diyerek Filistin topraklarını sahiplenmeye çalışan,

                Savaş kurallarına uymayarak sivilleri vuran, (Adeta “soyları tükensin,” feveranıyla),

                Maşası olduğu ABD’ye güvenen, yardım isteyen, silahlandırılan, yaptıkları kutsanan,

                İnsanlığın gözleri önünde, arsızca, ahlâksızca, hak-had dinlemeden bombalayan, öldüren, işkence eden vb. tüm bunlar ve dahası SOYKIRIM değil de nedir?

                Samimi isek, sadece buraya yazılanların bile SOYKIRIM olduğu görülür, bilinir, gereği yapılmak üzere harekete geçilir.

                Aramızda kalsın ama bir düşüncemi de paylaşmak istiyorum sizlerle; İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudilerin yaşadıklarını cümle âlem biliyor, üzülüyor, yadsıyor ve kabullenemiyor değil mi?

Kitaplara, filmler konu olan ve Nazi faşizminin zulmüne uğrayan bu insanlar nasıl oluyor da aynı katliamı kendileri yapıyor, yapmaya devam ediyor ve bunu bir gereklilik sayarak devam ediyorlar?

1)      “KutsaL topraklar” diye bir şey yoktur!

2)      Filistin toprakları, Filistinlilerindir!

3)      “Türkler bir buçuk milyon Ermeni’yi katletti,” diyen yerli uşakların ve yabancı sömürgenlerin bir açıklama yapmak görevleri vardır!

4)      Meseleyi “Türk-Arap” sıkışıklığında değerlendirmeye (!) çalışan beyinler bir kez daha gerçek anlamda BAKMALIDIR ve GÖRMELİDİR!

SAMİMİYET nelere kadirdir değil mi?