Semt pazarına girdik ve sorduk;

                “Pazar bile çok pahalı, dört yüz lirayla girdiğimizde, poşetimizde birkaç tutam sebze oluyor…”

                “Sağlıklı beslenemiyoruz, istediklerimizi alamıyoruz…”

                “Üreticiden bize gelinceye kadar beşe ona katlıyor fiyatlar…”

                “Akşamları geliyorduk pazara, fiyatlar düşer diye…”

                “Marketlerden alışveriş yapanlar sabahleyin, sürekli müşterilerimiz de akşamları geliyor pazarımıza…” (Bir pazarcı)

                Emeklilere sorduk;

                “En düşük emekli maaşı on bin lira. Elektriği, suyu, doğalgazı hele bir de kiracıysan vay haline…”

                “Bizim evimiz var, zor da olsa geçiniyoruz. Allah kiracı olanlara yardım etsin…”

                “Memlekete gidemedik bayramda. Otobüsler bedava diye biz de bu yeşil alana geldik…”

                “Kendimi kenara atılmış, gereksiz gibi hissediyorum…”

                “Bu yıl (2024) Emekliler yılı imiş…” Süründüğümüzü görme yılı mı yoksa?”

                Üreticilere sorduk;

                “Elektrik ücretleri çok fazla. Elektrik devlet tarafından işletilen bir kurum olmalı…”

                “Ürünümüz bizde para etmiyor. Ama marketlerde beş on katına satılıyor…”

                “Gübre fiyatları beşe katladı. İlaçlara yetişemiyoruz. İşçisi, bakımı derken artık üretemeyeceğiz…”

                “Devlet bize destek vermek zorunda. Üretim olmazsa yaşam olmaz… Dışarıdan ne zamana kadar ve ne kadar paralar ödeyerek alacağız?”

                “Gençler köyde kalmıyor. Gelir yok. Üretim yok…Ne olacak halimiz?”

Gençlere sorduk;

“Üniversiteyi bitirmek yetmiyor…İş bulamıyoruz…”

“Beyin göçünü doğru bulmuyorum ama yapılacak bir şey yok…”

“Üniversiteyi kazanmak bir dert, yurt, harçlık, çalışma ortamı ayrı bir dert…”

“Ailemden para istemeye utanıyorum…”

Pekiiiii neden bankalara sormuyoruz?

Kârlarını ülke kalkınması için paylaşmalarını istemiyoruz?

Neden ülkemiz kaynaklarından kazanılan ve yurt dışı bankalarda yatan beş yüz milyar doların hesabını sormuyoruz ya da o paraların ülkemiz kalkınması için kullanılmasını istemiyoruz?

Veya ülkemizdeki üç yüz milyar dolarlık altının (Bankalarda ya da evlerdeki )ülke kalkınması için kullanılmasının yollarını aramıyoruz?

Yeterli kaynaklarımız var. Ülkemiz yararına kullanılması halinde ne Dünya Bankası ne IMF, ne ABD ya da AB zenginleri…Hiç birine muhtaç değiliz!

Niyet ve istek esas olandır!

Hiç kimse fazlalıkları ile gitmiyor gidilecek olan son yere…

Oysa arkamızda bıraktığımız güzelliklerle anılmak her şeye değmez mi?

Soralım, soralım da çözümü de gösterelim değil mi?

**

Önceki yazımıza (En basit biçimiyle) devam edecektik ancak gündem öylesine hızlı değişiyor ki, yetişmek oldukça zor…

Yazarız yine…

Sağlıkla