“Orda bir köy var, uzakta / Gezmesek de tozmasak da / O köy bizim köyümüzdür.” Der bir şiirinde Ahmet Kutsi Tecer ama ben bu düşünceye katılmıyorum doğrusu. Bir beldeyi sevebilmek için sokaklarında yürümek, insanlarına gülümseyerek bir “Merhaba” demek, caddelerini gezip tozmak, oradaki hayatın akışını hissetmek gerekmez mi? Çok uzaklardan sahiplendiğimiz bir yere, ne kadar bağlılık duyabilir ve bizim hissedebiliriz ki. 

             Bitlis sokaklarını bu duygularla dolaşırken beklentilerimin çok üzerinde bir tarihi dokuyla karşılaştım. Attığım her adımda karşıma çıkan tarihi bir yapıyla adeta Anadolu Selçuklu Dönemi’nde şehri gezen bir gezgin gibi hissettim kendimi. Doğu Anadolu’nun güneydoğusunda Van Gölü'nün de batısında yer alan Bitlis şehrinin  ismi, Makedonya Kralı Büyük İskender'in,  komutanlarından Badlis'ten gelir.

            Tarihsel yapıların büyük çoğunluğu  vadi içinde kurulduğundan “Vadideki güzel şehir” diye de anılan Bitlis Doğu’yu, Güneydoğu’ya bağlayan doğal bir geçit görevi de görür.Vadide kurulan bu güzel şehir, doğası, tarihi ve kültürel varlıklarıyla geziseverlerin oldukça dikkatini çeker. Bitlis, tarihi dokusunu o denli koruyan bir şehirdir ki içindeki kalesi, camiileri, kümbetleri, medreseleri,  hanları, hamamları ve köprüleriyle göz doldurup bizi eski yüzyılların içine taşır. Güzel ve büyük bir vadi içinde, bir akarsu boyunca kurulan ve geçmişten günümüze Pers, Asur, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi bir çok önemli medeniyetin izlerini taşıyan şehir, keşfedilmeyi bekleyen bir hazine gibi ziyaretçilerini hazır bir şekilde beklemektedir.

           Şehrin merkezinde çarşı içinde yer alan Ulu Camii Selçukların Anadolu’da yaptıkları ilk eserlerdendir. Selçuklu sultanı Tuğrul Bey'e bağlı Ebul Muzaffer Muhammed’in 1153’te yaptırdığı eser, 1916’da Rus işgali sırasında büyük zarar görmüş, 1960’ta da yıldırım düşmesi sonucu minarenin petek kısmı yıkılmıştır. 1985’teki onarımdan önce tonozlar düz toprak damlı iken, kurşunla kaplı çatıya dönüştürülmüştür. Düzgün kesme taşlarla (Ahlat taşıyla) yapılan cami, simetrik ve dengeli bu plana sahiptir.Yapının mimarı hakkında ise herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Caminin içiyse oldukça sade ve bezemesizdir. Ulu Camii’nin dikkate değer birimlerinden birisi de minaresidir. Minare, camiye 10 metre uzaklıkta, avlunun kuzeybatı köşesindedir. Camiden ayrı bir şekilde yükselen Ulu Camii minaresi, daha geç bir devrin eseri olup, kitabesine göre 1492 tarihinde yapılmıştır. Osmanlı mimarisinin örneklerinden olan minare, düzgün kesme taştan yapılmıştır. Ulu Camii’nin bu minaresi tek şerefelidir. Ulu Cami dışında şehrin merkezinde Kızıl Camii, Alemdar Camii, Dört Sandık Camii, Aynel Barut Camii, Şerefiye Camii ve Külliyesi, Şeyh Hasan Camii, Gökmeydan Camii, Kureyşi Camii, Sultaniye Camii, Taş Camii, Kale Altı Camii, Hatuniye Camii, Kadiri Camii, Gazi Bey Camii, Meydan Camii gibi camiiler de bulunmaktadır.

(Devamı haftaya…)