İlk yazımızda felsefenin zamanı ele alışına giriş yapmıştık. Kaldığımız yerden  felsefe gözlüğüyle zamanı değerlendirmeye devam edeceğiz. Bu yazımıza konu teşkil eden ana  figür, zaman felsefesi üzerine yazdığı eseriyle bu alanda ‘ikonlaşmış’ düşünür McTaggart’tır. Bir çok konuda, büyük filozof Hegel’in etkisinde kalmış bu idealist düşünür, 1908 yılında yayınladığı ‘’Zaman’ın Gerçekdışılığı’’ isimli eseriyle kendisinden sonra zamana dair yazılan hemen hemen her esere atıf kaynaklığı yapacak kadar önemli bir etki bıraktı. McTaggart, zamanı,  A ve B teorileri olmak üzere iki başlık altında kategorize etti. Zamanın A Teorisi  Düşünür, zamanın A serisinin geçmiş, şimdi ve gelecek zaman kiplerine dayandığını, insan algısı ve tecrübesine dayanmadığını ifade eder. Ancak varlığın gerçek doğasını yansıttığı için insan zihninde bir karşılığı olduğunu da özellikle ifade eder. Bu değerlendirmesi kendi ontolojik(varlık) anlayışına dayanır. Bu zaman teorisini savunanlara göre zamansal kiplerin(geçmiş, şimdi ve gelecek zaman) varlığının en büyük kanıtlarından biri zamanın belirli bir yönde akıyor olmasıdır.((Burada zaman geçmişten şimdiye, şimdiden geleceğe ilerleyen bir hat şeklindedir). Bize göre de zamanı, bu şekilde algılayışımız  olayları tek bir cepheden ele almamıza da neden olur. Bu dar ve iddiacı kavrayış da bizim varoluşa dair bir çok şeyi ıskalamamıza sebep olur. Olay anında içinde bulunduğumuz zamanın algımız üzerinde oluşturacağı olumsuz baskıyı gideren ve algı açımızı genişletip; derinliğine bir kavrayışa erişmemizi sağlayan ünlü Filozof Platon’un üstten bakış tekniğini(Platonik Bakış) kullanışlı bulmaktayım. Platon, bir olaya ait bulunduğun zamanın ve mekanın dışına çıkıp; olaya çok üst bir lokasyondan bakıp değerlendirmemizi salık verir.  Ancak o zaman duygusal tarafgirlikten sıyrılıp; oluşabilecek değerlendirmelerdeki yanılsamaları bertaraf edecek ve durumun ‘gerçeğine ve gerçekçiliğe’ bizi ulaştıracak metodun bu olduğunu söyler.)

Metafizik ve teoloji alanlarında çalışmalarıyla ünlü, düşünür Robin Le Poidevin de  Zamanın A teorisine yakın durur. Ona göre zamanın iki temel özelliği bulunur. 

1)İlk olarak zaman akar ve geçer.

2) İkinci olarak ise şimdiki zaman, biricik ve eşsizdir. Böylelikle zamanın akıyor olması, şimdi’nin sürekli değişmesidir.  Öyle ki Poidevin, hiçbir insan, dilsel ifade ve düşünceler mevcut olmasa dahi şimdi’nin var olacağını ifade eder.  O, değişim ve akış olmaksızın zamanın var olamayacağını iddia ederek A serisini daha kabul edilir bulur. Bu dinamik zaman teorisinde, zamanın öz olarak önceden sonra’ya, geçmişten geleceğe doğru hareket ettiği ifade edilir.  Bu teoride olaylar birbirinden sonra meydana gelmektedir; örneğin geçmiş zamana ait olan dün, tekrar yaşanmaz; bugünden önce meydana gelmiştir. Özet olarak  söyleyecek olursak bu teoriye göre geçmiş, şimdi ve gelecek zaman kipleri varlığa ait  gerçek durumları ifade ederler. Zamanın akış halinde olduğuna dair insanların büyük kısmında sezgisel bir kavrayış mevcuttur. Zamanın A Teorisinin dinamik yapısı bu sezgilerimizle de bir hayli uyuşmaktadır. A serisini savunan düşünürler genellikle bu durumu argüman olarak kullanırlar. Ve aynı zamanda B teorisinin  yani statik zaman anlayışımızın  değişimi ve akışı açıklayamadığını ve sezgilerimizle uyumlu olmadığını öne sürerek bir dizi eleştiri geliştirirler. Bazı felsefeciler B serisinin zamansal kipleri kabul etmeyişinin en temel eleştiri noktalarından biri olarak görür. Eğer gerçekten zamanın kipleri yoksa, akış ve değişimle uyumlu olan bu kiplerin varlığına yönelik insanlardaki sezgilerin kaynağı nedir? Veya kipler yoksa akış ve değişim nasıl açıklanır?  McTaggart’ın da zamanın var olması için değişimin varlığını zorunlu olduğu şeklindeki önermeyi kabul ettiğini biliyoruz. Genel bir görüşe göre değişim, bir olayın yok olmasıyla veya başka bir olaya dönüşmesiyle değil, olayın A serisi açısından niteliklerinde meydana gelen farklılaşmalarla gerçekleşir.  Sözgelimi  Dostoyevski’nin ölümü bir zamanlar uzak bir gelecekken sonra sırayla, yakın gelecek, şimdi ve geçmiş ve daha sonra uzak geçmiş olmuştur. Bu örnekte de olduğu gibi değişim olacak, buna en uygun olan teori A serisiymiş gibi görünüyor. Eğer bu doğruysa A serisi olmaksızın B serisi olamaz, çünkü değişimi A serisi açıklar ve değişim olmaksızın zaman olamaz. A serisinin McTaggart için daha temel görülmesinin sebebi budur. McTaggart’ın yapması gereken şey şimdi A serisinin gerçekdışı olduğunu kanıtlamaktır, böylece zamanın gerçekdışılığı argümanı kurulmuş olur. Önce zamanın öz olarak kipli olması gerektiğini savunulur sonra ise kipli zamanın kendisiyle çeliştiği ifade edilir; zamanın gerçekdışılığı argümanın temeli  kısaca buna dayanır. A serisinin bir farklı  bir türevi olan Şimdicilik (Psikoloji ve kişisel gelişim kitaplarına  kadar konu olmuş bir akım. Bu alanda yazılmış en iyi kitaplardan biri olan Mystery Eckhart  Tolle’nin Şimdi’nin Gücü isimli kitabıdır.  Okunmasını tavsiye ediyorum!) konuya dair farklı varsayımlarla hareket etmektedir.  Düşünür Craig’e göre geçmiş ve gelecek yoktur, yalnızca şimdi vardır.  Zamansal oluş olayların kiplerindeki bir değişiklik değil nesnelerin var veya yok olmalarını da ifade eder. Yani olaylar zamansal oluşta kipler değil, varlık veya yokluk  açısından değişime uğrar. Olayların geçmiş olması bir zamanlar şimdi, gelecek olması ise ileride şimdi olacağı anlamına gelir; böylece çelişki ortadan kalkmış olur. Craig’in McTaggart’a eleştirisi zamanı ele alırken hem ezelilik noktasından zamansız bir bakış açısıyla konuya yaklaşması hem de bu tasvire kipleri yerleştirmesidir.

Zaman’ın B Teorisi

Bu teorinin savunusunu yapanlar  A serisine göre, B serisinin daha temel olduğunu ve  zaman kiplerinin  gerçek olmadığını iddiasındadırlar. Öyle ki sezgilerimize daha çok yaslanıyormuş gibi görünen A teorisi aslında B teorisine indirgenebilirdir. Bu teoriye göre öncelik-sonralık ve eşzamanlılık gibi sabit zamansal ilişkiler vardır, zaman kipleri dış dünyadaki gerçeklikte karşılığı olmayan ve yalnızca insan zihninde bulunan yapılardır. Bu teori Görelilik Kuramı bağlamında çağdaş fizik ve fizik felsefesi tartışmalarına da konu olup bu alanda yetkin bir çok felsefeci tarafından savunulmaktadır. A teorisi şimdi’nin geçmişten geleceğe doğru sürekli hareketiyle zamansal olayların bir akış içinde olduğunu varsaymaktaydı. Bu yaklaşım zamanın insan zihninden bağımsız nesnel bir gerçekliğe sahip olduğunu varsayıyor gibi görünmektedir. Ancak B teorisi, kiplerin dış dünyada bir gerçekliğinin olmadığını iddia etmektedir. Zaman felsefesi üzerine çalışan filozof Oaklander’a göre  Geçmiş zamanı önce’ye, gelecek zamanı sonraya ve şimdi’yi  eşzamanlılığa indirgememiz mümkünse, temel olan kipler değil öncelik,sonralık ve  eşzamanlılıktır. A teorisi kipli zaman anlayışıyla daha önce var olmayan şeylerin sürekli olarak meydana gelmesi, daha önce var olan şeylerin sürekli biçimde yok olması ve şimdi’nin varlığını kararlı bir şekilde sürdürememesini varsayıyor gibidir. Ancak B teorisi bunun yerine zamanın olaylar arasında değişmez-sabit zamansal ilişkilerin toplamı olduğunu iddia eder. Yani bütün olaylar bahsettiğimiz zamansal ilişkiler ağında birlikte vardırlar. Bütün olaylar art  arda olur ancak aynı zamanda var değildir. Olaylar içinde bulundukları anda kipsiz olarak  vardır. B teorisinin bir yorumunu kitap örneği ile ele alalım. Kitapta 19. 78 ve 83. sayfalar aynı anda kitabın içinde vardır; ancak biz bu sayfalar arasında geçmiş ya da gelecek zaman kipinde değil öncelik sonralık ilişkisi görürüz. Tüm bu önermeler oluş ve değişimi dışlamak zorunda değildir. Farklı sayfalarda ve sayfalar arasında farklı olaylar meydana gelebilir. Böylece bahsedilen sayfalardaki olaylar birbirinin ardında meydana gelmiş olur. Örneğin 19 da bir Melek adında bir  kadının doğumu, 78. Sayfada  kadının evleneceği kişiyle tanışması  83 te evlenmelerini anlatabilir. Böylece değişim, ardıl olaylar arasında nitelik değişimi olur. B teorisinin bir yorumuna göre evren içinde bütün olayların zaten sabit bir şekilde bulunduğu bir yapı değildir. Yani, olaylar arasındaki ardıl zamansal ilişkilerin değişimiyle gerçekleşen değişim/oluş kipli olmak zorunda değildir. Daha öncede ifade ettiğimiz gibi böylece A teorisinin gerçekliği konusunda ısrarcı olduğu zamansal kipler (geçmiş-gelecek-şimdi), B teorisine önce, sonra ve eşzamanlılık şeklinde indirgenebilir. Eğer A  teorisinin zamansal kipleri B teorisine indirgenebilirse, dili olan ve düşünemeyen canlıların  olduğu bir dünyada A teorisi var olamaz ancak B teorisi var olmaya devam eder.

Kısaca bu iki teoriyi siz değerli okuyucularımızla paylaşmaya çalıştık. Diğer yazımızda fizikte ‘zaman’ kavramını irdeleyeceğiz.