1958-1962 yıllatı arası Mersin’ in kaderini derinden etkileyecek üç büyük tesis kentin doğu sahilinde peş peşe inşa edilir. Türkiye’ nin en büyük limanı, en büyük hububat siloları ve o döneme göre en büyük rafinerisi o 4 yıl içinde yan yana dizilmekle kalmaz, Mersin ekonomisinin büyük sıçrama kaydetmesine yol açar.

1962 Nisan ayında Ataş Rafinerisi özellikle yabancı işletmecilerin etkisiyle kentin sosyal yaşamını da etkiler…

İşte tam o günlerde Eylül 1962’ de dönemin Güney Bölgesi Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Hilmi Kürklü Mersin’ e gelir ve gözlemlerini yazı dizisi olarak kaleme alır…

60-65 yıl öncesinin Mersinini, o günlere yansıyan kültürel, sosyal, ekonomik tabloyu yansıtması bakımından Kürklü’ nün röportajlarının ilginç bölümlerini,  özetleyerek yayınlamanın o günleri merak edenler açısından yararlı olacağını düşünüyorum.

İşte ‘Akdeniz’ de Bir Meşale’ başlığını taşıyan 4 bölümlük röportajdan derlediklerim:

“Talihli Şehirdir Mersin..

Mersin'e gidip gelirken rafineri kulesinde yanan meşaleyi gördükçe kâh rüzgâr altında dalgalanan bayrağa benzetir, heyecanlanırım. 

Kâh büyük bir adamın ölümü dolayısıyla yakılan meşaleye benzetirim içim sızlar.

Ama geceleri, hele geceleri sakın seyretmeyin bu meşaleyi, oturur ağlarsınız, benim gibi kendinizi tutamazsınız. Sonra da niye ağladığınızı, kime ağladığınızı düşünür durursunuz.

**

Hani bazı insanlar vardır. Doğuştan talihli olurlar. Güzel gürbüz ve zengin olarak dünyaya gelirler. Ekmediklerini biçerler, her işleri yolunda gider. Kızsa delikanlılar, erkekse gelinlik kızlar etrafında pervane olur. Her bakımdan bahtları açıktır…

Mersin' in bugünkü halini onlara benzetirim. Güzel şehirdir zengin şehirdir bahtlı şehirdir şu Mersin…

Adana'dan taksiye atlayıp 65 kilometrelik dümdüz asfalt şose üzerinde gazlayınca 45 dakika içinde zümrüt ovayı ikiye biçerek Mersin'e ulaşırsınız…

Giriş kapısının önüne dikilen Mersin'in muhteşem dekoru içinde önce Teksas'ı görür sonra Napoli’ yi seyreder daha sonra Havai adalarında sanırsınız kendinizi…

Tabiat kudretiyle teknik kuvveti bu küçük sahil şehrinin nefsinde birleşmiş.

Denizi var, narenciyesi bol. Sebzesi pamuğu keza… 

Sanayi hayatına paralel olarak da 3 Limanı, rafinerisi ve muazzam silosu…

Memleketin ticari iktisadi hayatında başlıca önemli rolü oynayan merkezlerden birisi haline gelmiş Mersin…

Bu arada Mersin'de dinlediğin bir hadiseyi size hülasaten nakletmeden geçemeyeceğim.

Ben dinlerken Küçük dilimi yutuyordum neredeyse..

1958-60 sıralarında bir tarihte Mersin limanını inşa etmekte olan Hollanda Kraliyet Liman İnşaat şirketinin baş mühendisi Mösyö Lavrof Mersin'de kalmanın ve mersinlilerle Hollandalılar arasında husule gelen yakın ve dostane münasebetlerin tesiriyle Mersin'e bir cadde yapmak istemiş…

İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa'da koca koca pırıl pırıl caddeler açılıyor bu sıralar.. Eh şirketin elinde makine var, malzeme var.. Belediyeye ‘bu da bizim hediyemiz olsun’ demiş.

Hollanda'ya yazılıp çizilmiş ve şehrin ana caddesini düzenlemek işini Hollandalılar üzerlerine alıp caddeyi yapmışlar. 

Günün birinde Mösyö lavrof' u çağırıp sormuşlar;

-Niçin yaptınız bu işi? 

Cevap vermiş;

-Mersin'i, Mersinlileri sevdiğimiz için..

Üstüne vazife midir? Söyleyin bakalım ne maksatla yaptınız? Düşük miktarın yol faaliyetini taklidi öne özenmişsiniz..

Adam hık mık etmiş..

Sonra belediye de size hemşehrilik vermiş öyle mi?

Yine ses yok…

Her neyse konuşulanları ve Mösyö lavrof’ un cevaplarını da bize naklettiler ama ne bize lazım tedbirler kanununa* muhalif falan derler deyip geçiyorum…

 ne yazık ki ‘her güzelin bir kusuru olur…’, Sözüne benzer, bu şehrin de bir derdi var. İçme suyu kıt.. 

Mersin' in 70 bin nüfusu yazın Akdeniz' in mavi sularını gözleriyle içerek susuzluktan kuruyan dudaklarını dilleriyle ıslatmaya çabalıyorlar.

 Mersin rafinerisinin çalışmalarına başlaması Dolayısıyla halkın dikkatleri o tarafa çevirmiş Biz de Rotayı o tarafa çevirelim dedik düştük yola..”

Röportajın kent hayatını tüm renkleriyle yansıtan bölümü, sonraki makalede…

*Talat Aydemir’ in 1962 Şubat’ında kalkıştığı darbe girişimi ardından Mart ayında yürürlüğe giren Tedbirler kanunu ile 27 Mayıs 1960 ‘Devrimini’, söz, yazı, haber, havadis, resim, karikatür veya sair vasıta ve suretlerle, yersiz, haksız veya gayrimeşru gösterenler veya üstü kapalı da olsa matûfiyeti belli olacak şekilde böyle göstermeye çalışanlar;

27 Mayıs 1960 Devrimini yersiz, haksız veya gayrimeşru gösterecek surette, feshedilmiş Demokrat Partinin iktidarını övenler veya müdafaa edenler; 1 yıldan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılacaktı.