Çok mu yazıyoruz acaba aynı şeyleri ya da durmadan açıklamaya mı çalışıyoruz

gerçekleri? Birlikte çalıştığım bir öğretmen arkadaşım bir gün bana “Saadet, sen herkesin doğruları yapmasını istiyorsun ve ısrarcı oluyorsun… Bu olanaksız…Kendini tüketiyorsun sadece…” dedi. Yine bir gün park ettiğimiz arabamızın her yanına park etmiş ve çıkışımızı olanaksız hale getirmiş olanlara kızıp çok sinirlenmiştim de yanımızdaki genç bana, “Saadet Teyze, kendini boşuna üzüyorsun, biraz sabırla bekleyelim, gereken yapılacak,” demişti…

                Öğretmenlik yaşamımda velilerime şu gerçekliği anlatırdım.” Eğitim ve öğretimde üç ayak vardır; Öğretmen verecektir, öğrenci alacaktır ve veli destekleyecektir. Bu sac ayaklarından biri eksik olduğunda başarı olmaz…”

                Yapabildiğimiz ölçülerde anlamaya ve anlatmaya, yol edinmeye ve yol açmaya, gerçekleri paylaşmaya çalışıyoruz.

                Geriye dönüp baktığımızda zamanın gerçek anlamıyla su gibi akıp gittiğini görüyoruz. İnanamadığımız da oluyor ve “Nasıl olur, zaman bu kadar hızlı nasıl geçer?” Diyebiliyoruz.

                Ülkemiz için ve aslında kendimiz için yaşadıklarımız, yaşayabileceklerimiz gün gibi ortada iken bir doğruya dolanmış binlerce yalana sarılma arzumuz neden? Acaba, kolay olduğu için mi? Geçici heveslere tatmin olduğu için mi? Günü birlik yaşamayı tercih ettiğimiz için mi?

                İnsanlık tarihindeki savaşlar, katliamlar, kırımlar ne acı ki görüntüsü, işleyişi değiştirilmiş olarak devam etmekte…Ancak asıl acı olan belki de ders çıkarmamakta inat etmek ve geçici nefesler için geleceği düşünememektir!

                Emperyalist ABD, AB ile dünya hegemonyasını sürdürmeye çalışıyor. Dünya halklarının zenginliklerini kendi malları sayarak hareket etmeye çalışıyor. Son durumda Doğu Akdeniz’deki zengin petrol yatakları ve doğal gaza göz dikmiş durumda ve ne alçaklıktır ki, “Gazze’yi yapılandıracağım,” saçmalığıyla ve aç gözlülüğüyle Filistinlileri bölge ülkelerinin almaları doğrultusunda emirler (!) vermekte ve ekleme de yapmakta, “Ben emlakçıyım!” Acaba bizim bilmediğimiz, buraların Trump’un babasının malı olduğu mu yoksa?

                Kızgınlık, öfke, haykırış… Duygular birbirine karışıyor… Arkasından gelen cesaret, azim, kararlılık ve heyecan ise yerinden oynatıyor her şeyi…

                Ne Filistinliler yurtlarından olur ne Doğu Akdeniz zenginlikleri AB-D’nin…

                “En güçlü ilaç sabırdır,” diye okumuştum bir yerlerde. Sabrı donanımla beslemek de ellerimizdedir değil mi?

                Hoşgörünüze sığınarak orta okul birinci sınıf öğrencisi olan torunumun yazdığı “Duygular” şiirinin tam da yeri diyerek paylaşmak istiyorum sizlerle.

                Duygular

                Neşe, öfke, üzüntü, korku

Hepsi bambaşka birer duygu

Zihnimde dolaşıp dururlar

Ah! Şu duygular

Her biri farklı bir anlam taşır

Bazısı neşe verir bazısı üzüntü

İçimizde hissederiz her birini

Güzel duygular

Aklıma gelir Güneş’e bakınca

Neşenin güzel hissi

Yaralı bir hayvan görünce

İçimde yankılanır üzüntünün sesi

Mira Okvur