Başlığı geçmiş yıllardaki makalelerde de kullanmıştım. Bu kez Cumhurbaşkanlığınca alınan 'acil kamulaştırma kararı' vesile oldu…

Göbeğinde çok sayıda akaryakıt tanklarından oluşan çiftliklerle sürekli kabus yaşayan bölgede 2021 yılında TOKİ' nin yapımına başladığı yaklaşık 450 konuta ilaveten yeni konut inşasına olanak sağlanması için 2 tır garajı dışında tümü 70-250 m2 lik bir iki katlı bahçeli evler yıkılıp yerine apartmanlar yapacak Toplu Konut İdaresi…

Acil kamulaştırma özel ve hızlandırılmış uygulama…

Burada da iki çok önemli gerekçeye yer verilmiş Cumhurbaşkanlığı kararında:

Afet riski ve güvenlik sorunu…

Güler misiniz, ağlar mısınız diyeceğim ama ortada tartışılması gereken çok daha ciddi bir tabloyla karşı karşıyayız…

1-2 katlı bahçeli evler afet riski ve güvenlik sorunu nedeniyle kamulaştırılıyor ama asıl afet riski ve insanların yaşamı bakımından güvenlik sorunu yaratma potansiyeli çok daha fazla olan her biri binlerce ton akaryakıt taşıyan çok sayıda tanklardan oluşan çiftliklere dokunulmuyor…

Bazı çiftliklerdeki tankların aralarındaki mesafenin belirlenen standartlara aykırı biçimde dar tutulduğu ve olası bir yangında bir tanktan diğerlerine sirayet edebileceği, tüm bölgeyi yaşanamaz hale getirebileceği, mevzuata aykırı birbirine yakın kondurulan tankların asıl afet riskini üstelik çok yüksek derecede taşıdığı gerçeği görmezden geliniyor..

Bahçeli evlerinin yerine apartmana geçecek bölge sakinleri akaryakıt tanklarına nazır konutlarda oturacaklar…

Tanklara denizden akaryakıt taşıyan boruların yaratacağı risk te cabası..

Bu konuda hafızası güçlü olanlar 2004 ATAŞ tanklarında başlayan ve haftalarca söndürülemeyen yangın ile yine aynı dönem yaz ayları kimi evlerde tuvaletlerdeki patlamaları anımsayacaktır…

Yüzlerce akaryakıt tankı afet riski ve güvenlik sorunu taşımıyorsa vatandaşın bahçeli evi nasıl bir risk barındırabilir ki?

Mersin' in makro anlamda çok ciddi bir yapılaşma sorunu var.

Hangi bölgenin hangi amaçla değerlendirileceği yerel dinamiklerce tartışılmadığı gibi bu konuda hangi kararı alırsanız alın, son noktayı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hatta TOKİ koyuyor…

TOKİ' nin belirlediği yapılaşmayı Şehircilik Bakanlığı onayladıktan sonra yerel yönetimlerin yapabileceği hiçbir şey yok…

Karaduvar' ın akaryakıt tanklarının istilasına uğradığı o kabus dolu günlerde bahtını karartan bir başka önemli gelişme de kentin kanalizasyon sisteminin bağlandığı arıtma tesisi için buradaki sahilin seçilmiş olmasıydı…

Açık denize deşarj mesafesinin uzaklığı nedeniyle Mersin körfezinin belirlenecek en yanlış noktasına yapıldı arıtma tesisi…

Yanlış yer seçimi konusunda çok sayıda uzmanın uyarılarına ve o dönem çalmadık kapı bırakmamamıza karşı Karaduvar' a reva görülen kanalizasyon arıtma tesisi ve akaryakıt dağıtım şirketlerinin tank çiftlikleriydi…

O kötü kader Karaduvar' ın yakasını bırakmıyor bir türlü…

Oysa 4 bin yıllık geçmişe sahip, eşelediğiniz her yerden tarih fışkıracak Karaduvar, betona boğulmuş Mersin insanının soluklanabileceği akciğeri haline getirilebilir,yılın her dönemi tüm ülkeye tere, maydanoz, nane, roka gibi yeşillikleri sunan yöre kentin balık kasabası kimliğine kavuşturulabilirdi..

Karaduvar' ı ve başına gelenleri ilk kez ele almıyorum…

2004' te kaleme aldığım makaleyi bugün okuyacak olanlar 'Dejavu' hissine kapılma yanında süreçteki aymazlık nedeniyle hüzünleneceklerdir de…

29 Haziran 2004 tarihli makalemden özetlediğim bir bölüm sonraki makalede…