1960’lı yıllarda başlamıştı.
Sonradan filmlere konu olmuştu. Köyüne akrabalarını ya da sevdiğini görmeye gelen Almanya (“Alaman” denirdi ve şarkılara da konu olmuştu.) işçisi, başında tüylü fötr şapkası, kolunun altında pilli radyosu köy kahvesinin önünden geçerek, erişilemez havasını yaratıyor ve parasal varlığını sergilemeye çalışıyordu… Yıllarını vermişse Almanya’ya, arabasını da sergilemeyi ihmal etmiyordu…
Kaderin cilvesine bakın ki bu kez de altmış yıl geçmiş ve Almanya fabrikalarında emekleriyle değer yaratanlar, Almanlar tarafından “Haydi artık ülkenize dönün,” denilerek reddediliyorlardı. Öyle ya, yaratılan artı değer, Almanya’yı Almanya yapmış ve artık bizim emekçilerimize gereksinimleri kalmamıştı…
Prof. Dr. Atakan Hatipoğlu, değişen göç biçimini anlattı geçtiğimiz günlerde Ve Selçuk Ülger…Şimdi artık kol emekçileri değil beyin gücü göçü başlamıştı yurt dışına. Farkı da bu göçün sadece Almanya’ya değil, Avrupa’nın çeşitli ülkelerine ve Amerika’ya, Kanada’ya, Avustralya’ya ve hatta Japonya’ya olduğuydu.
Ailemizden olmak üzere önce yeğenim çıktı Avrupa ülkesine. Sonra küçük kızım.
Kızımın ve damadımın davetlisi olarak yanlarına gittik. İki hafta kaldık. Gezdik. Değerlendirmeler yaptık. Orada o ülkenin insanlarından sonra Türkiye’den gidenlerin sayısal olarak üçüncü sırada olduğunu öğrendik. Torunumuzun spor, müzik, yüzme vb. etkinliklerine konuk olduk. Gördüğümüz manzaralar karşısında kızımıza “Siz Türkiye’de gibisiniz,” diyebildik…
Diğer yandan, özellikle Ukrayna’daki savaştan sonra ülkemize Ukraynalı akını başladı. Sahil kentleri başta olmak üzere konut sahiplenme ya da geçici ikametle yerleşimler oldu. Ruslar, Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde on yıllardır yerleşmiş bulunuyorlardı. Ukraynalılarla buluşmaları zıtlık yaratmadı…
2011 yılından beridir süren, her ne kadar yetkililerin açıklamalarından olmak üzere dönenlerin olduğunu öğreniyorsak da bence devam eden Suriyeli sayısı kayıtlı, kayıtsız ve doğanlar hep birlikte sekiz milyonun üzerinde olduğu dillendirilmektedir. Farklı göçmenlerin ya da iltica edenlerin de olduğunu düşünürsek ciddi kaygılar yarattıkları açık ve nettir…
Filistin-İsrail örnekleri, hele de bayram ziyaretlerine gidip geri dönüş yapanlar, (Suriyeliler) eğitim, sağlık, ulaşım, barınma vb. gereksinimlerinin karşılanması konusundaki eşitliksizlikler dikkat çekmekte ve seslendirilmektedir. Suriye hükûmeti ile anlaşma yapılması ve Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri konusundaki çıkış yolu fikirlerini görmezlikten gelmek, mümkün de değil doğru da değil!
Ülkeler arasındaki bu çok ve çeşitli göç olayı, ülkemizde “Beyaz yakalılar” denilen beyin göçüne dikkat çekmekte ve gereğinin yapılması konusunda uyarılar sıklıkla yenilenmektedir…
Ülke nüfusumuz bir taraftan yaşlanmakta ve hatta dünya sıralamasında ön sıralara doğru çıkmakta iken, gençlerimiz ile ilgili tedbirlerin ivedilikle alınması ülkemiz açısından zorunludur ve kaçınılmazdır!
“Üçüncü Dünya Savaşı” tartışmalarının sıkça yapıldığı bu süreçte “Tam bağımsızlık” gerçeğini kavramamız ilk görevimizdir dersek abartı olmaz!
“Dünyalılaşmak” mı dediniz?
Tartışalım…