• Ein Volk, ein Reich, ein Führer! Gross Deutschland! (Tek millet, tek devlet, tek lider! Büyük Almanya!) Bir yerden tanıdık mı geldi? Saçmalamayın! Bu Nazi Almanyası'nda kullanılan bir slogan ve dönemin propaganda afişlerinde de sıkça karşımıza çıkar. Buna benzer sloganlar ve afişlerde yer alan söylemlere birkaç örnek daha vereyim.

• Tanrı Bizimle!

• Sen Almanya'sın, büyük düşün!

• Büyük Almanya için 10 Nisan'da evet!

• Adolf Hitler sizin için duble yollar yaptı.

• Bu köprüyü Adolf Hitler'e borçluyuz.

• Führer size 11.5 milyon metreküp kömür verdi, siz de ona oyunuzu verin.

• Liderimiz Adolf Hitler alkol ve sigara kullanmaz.

Yine mi tanıdık geliyor, o halde ruh sağlığınızdan şüphe etmelisiniz!

 Adolf Hitler'in darbe ile el koyduğu ve başkanı olduğu Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, 1932'de yapılan seçimlerde yüzde 33,1 oy alıp birinci parti oldu. 30 Ocak 1933'te ise Hitler başbakan oldu. 27 Şubat 1933'te Alman meclis binası Reichstag yakıldı ve ertesi gün hükümet olağanüstü hâl ilân etti. Saldırıdan komünistler sorumlu tutuldu ve SA'lar insan avı başlattı. Halbuki Reichstag'ı Hitler'in emriyle yakanlar SA'lardı. Hitler, terörle etkin ve hızlı mücadele için parlamentoya yetki yasası teklifi sundu. Oylama günü SA'lar, meclise gelen sosyal demokrat milletvekillerini içeri sokmadı. 24 Mart 1933'te "Yetki Yasası"  kabul edilerek, Alman Meclisi'nin bütçe, uluslararası antlaşmalar yapma gibi temel yetkileri kabineye, dolayısla Hitler'e devredildi ve meclisin çalışmalarına ara verildi. 1945 yılına kadar parlamento 12 yıl kapalı kaldı. Adolf Hitler, ülkeyi "Olağanüstü Hal Kararnameleri"yle yönetmeye ve devleti kendisine göre şekillendirmeye başladı. Yine mi tanıdık geldi bu olaylar? O halde tedavi olmanız şart!

Neyse, devam edeyim. 19 Ağustos 1934 tarihinde referanduma gidildi. Yüzde 89,93 "evet" oyu alan Hitler'in hem Cumhurbaşkanı, hem de Başbakan olmasına onay verilerek "führer" ilân edildi. Partili cumhurbaşkanı filan gibi düşünen varsa, acilen düşünmeyi bıraksın! Sonrasında Hitler, anayasanın 46. maddesi ile verilen, "bütün memurların atanması ve azledilmesi" yetkisini kullanarak, devlet kadrolarını kendisine biat edenlerle doldurdu. Bu kısımlar da size bir şeyler çağrıştırıyorsa, durumunuz hiç iyi değil! Sonrasına gelişen olaylar ise 2. Dünya Savaşı'nın başlangıcını hazırladı.

Tarihten bir kesit sundum sizlere. Araştıran, okuyan kişiler elbet bilir bunları ama arada hatırlatmakta da fayda var diye düşünüyorum. İşin özü şudur ki; diktatörler de çoğunlukla seçimle başa gelir. Diktatör denilince illa asıp kesen, önüne gelen herkesi keyfi bir şekilde öldüren kişiler gelmesin aklınıza. Bir ülke tek kişinin iki dudağı arasından çıkan sözlerle yönetiliyorsa, adalet yöneten kesimin keyfine göre işliyorsa, sistem her zaman güçlüden yanaysa, insanların hakları ellerinden alınıyor ve özgürlükleri kısıtlanıyorsa, eleştiren ve muhalif kişiler baskı görüp, tutuklanıyorsa o ülke diktatörlükle yönetiliyordur.

Neyse ki bizde böyle bir durum söz konusu değil. Biz gayet demokratik, eşitlikçi, halkçı bir cumhuriyet modeli ile yönetiliyoruz. Herkesin hakkını eşit şekilde savunan bir adalet sistemimiz olmakla birlikte, kişisel hak ve özgürlükler konusunda da mükemmele yakın seyrediyoruz. Bunları anlatma sebebim ileride böyle olumsuz durumlar yaşamayalım diyeydi. Yoksa herhangi bir benzerlik filan yok. Olduğunu düşünüyorsanız, acilen tedavi olmalısınız!