9 günlük bayram tatili bitti ve çoğu kişi mevcut hengamenin içinde yerini alıp işlerinin başına geçti. Kimisi daha rahat işlerde, daha kolay şartlarda; kimisi ise oldukça zor şartlar altında ve hakkını alamadığı çalışma hayatına geri döndü. Fakat bahsetmek istediğim şey çalışma koşulları değil, bu kişiler arasındaki ortak bir noktaya değinmek olacak. Tatildeki insanlara bakarak bu durumu daha iyi gözlemlediğimi düşünüp, bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim.

İnsanlar özellikle son yıllarda, teknolojinin hayatımızın her alanına dahil olmasıyla birlikte bir şeylerin tadına tam olarak varamıyor. Bir yerlere gidip, gezip görebileceği yerleri değil de orada yaptığı paylaşımların beğeni oranına göre mutlu oluyor ya da olduğunu sanıyor. Bu durum başka birçok konu için de geçerli. Tatilde denize giden için de bu durum böyle, konsere, sinemaya veya bir spor müsabakasına giden için de... Tarihi bir yeri veya manzarası hoş bir yeri gezerken, durup o yerin tadını çıkaramıyoruz. Çoğu zaman çıplak gözle bakmıyor, elimizdeki telefonun ya da fotoğraf makinesinin kadrajından görüyoruz dünyayı. O yerde bulunduğumuzu kayda alıp sosyal medya hesaplarımızdan paylaşıyor ve aldığımız etkileşim oranına göre mutlu oluyoruz. Çok garip değil mi?  Bir konsere gidip sahnede şarkı söyleyen kişiyi dinlerken bile kaydediyor ve o anın tadını kaçırıyoruz. Tiyatroda bile çekim yapan insanlar görüyorum. Keza başka eylemlerde de durum böyle. Mesela yemek yerken yediğimiz şeyi fotoğraflamak, bizim için daha lezzetli yapıyor yemeği. İçtiğimiz şeyler için de durum bu şekilde.

Sosyal medya hesaplarından paylaşılan gönderilerin “like” alması, bir tür takıntı haline gelmiş diyebiliriz. Paylaşan kişi açısından beğeniler; onaylanma, takdir edilme ve sevilme gibi anlamlar taşıyor çoğunlukla. Alınan beğeniler arttıkça kişiler kendilerini daha iyi hissetmekle beraber,  beğeniler azaldıkça daha kötü hissediyorlar. Böyle olunca da yaşanılan önemli anlar, aldığı etkileşime göre değerini kaybedebiliyor. Hatta az beğeni aldığı düşünülen fotoğraflar silinip, daha sonra tekrar yüklenebiliyor. Fotoğraf çekmek, paylaşmak, yaşanılan güzel anları kayıt altına almak veya o anı ölümsüzleştirmek güzel şeyler. Keza beğenilmek de... Fakat bunları yaparken anın tadını çıkaramamak ve gerçeklikten uzaklaşmak üzücü. Yaptığı paylaşımları daha çok etkileşim alacağı düşünülen saatlere göre ayarlayan insanlar var.

 Sosyal medya üzerinden yayılan bu etkileşim halinin, hayatınızı bu derece yönlendirmesine izin vermeyin. Bir şey paylaşmak isteyince tabii ki paylaşın, fotoğraf/video çekin, özel anlarınızı kaydedin; fakat yaptığınız paylaşımların, yaşanılan gerçekliğin önüne geçmesine izin vermeyin. Sosyal medyada beğenilme kaygısı abartıya varınca, beraberinde farklı sorunlara da yol açabiliyor. Özellikle son yıllarda, sosyal medyanın kişiyi başkalarıyla kıyaslamalara ittiği bir gerçek. Dikkat ederseniz, herkes birbirine benzemeye, aynı şeyleri yapmaya başladı. Bireyler kendilerini, gezdikleri yerleri, yedikleri yemekleri, özel hayatlarını paylaşmaya başladılar. İnsanların kendilerini, partnerlerini ve yaşadıkları hayatları başkaları ile kıyaslaması, bunun sonucunda da yetersizlik ve eksiklik duygularının pekişmesi, diğer kişileri rakip olarak görme, onları geçme, daha çok tercih edilme ve beğenilme amacı güdülmesi ile birlikte gerçeklikten kopuşu da beraberinde getiriyor. Sosyal medya hesaplarının artık birer rekabet mecrası haline gelmesiyle birlikte, paylaşımlarda photoshop kullanılması da yaygınlaştı. Böylelikle daha uzun, zayıf ve kaslı görünmek, kusurlu olarak görülen taraflardan sıyrılmak ve daha çok beğeni alarak tatmin olmak amaçlanıyor. Böylelikle daha iyi hissetme, sahte bir kimlik ve benlik oluşması riski taşısa da sağlanmış oluyor. Özellikle son yıllarda beğeni alma çabası, artık bir bağımlılık halini almış diyebiliriz.

Sosyal medya bağımlısı olmayabilirsiniz. Belki de öylesiniz, fakat farkında değilsiniz. Şunu söyleyebilirim ki paylaşımlarınız beğeni almadığında veya yeterince etkileşim elde etmediginde takıntı yapıyorsanız uzman desteği almanız şart. Gerçek hayattan her geçen gün biraz daha koptuğumuzu gören bir kişi olarak şunu da tavsiye etmek isterim ki içinde bulunduğumuz anın gerçekliğinin tadını çıkarmaktan geri kalmayalım. Yine istediğiniz kadar fotoğraf/video çekin veya paylaşım yapın, fakat durup o anın, yerin, görselin veya olayın mutluluğuna varın. Gerçeği dururken sahtesi ile tatmin olmayın. Anın tadını çıkarın ve eğlenin. Çünkü bu dünyaya bir daha gelmeyeceksiniz.