Eve spor aleti alınıyor. Koşmak, yürümek, kısaca hareket etmek için. Belki zamansızlıktan ve belki de kolaya kaçmaktan…
Olanaklar ölçüsünde ve bilinçli biçimde sağlıklı olmak için temizliğe dikkat çekiliyor,
Kendine yetebiliyor ve biraz da fazlası kalabiliyorsa ailenin elinde, olmayanlara yardım eli uzatabiliyor,
İrade koymayı başarmanın verdiği hazla örnek olabiliyor ve çoğalıyor,
Yakınlarında, biraz uzağında ve belki de çok uzağında olan akrabalarına, tanıdıklarına zaman zaman ziyaretlerde bulunabiliyor…
**
İlkçağlarda ya da cahiliye diyebileceğimiz dönemde kız çocukları canlı canlı toprağa gömülürlerdi. Gerekçeleri her ne kadar yokluk olarak açıklansa da ahlâk kavramını da içerdiği görülmektedir.
İnsan; etten ve kemikten yapılı ve duygusal bir varlıktır. Var olduğundan bu yana gelişmeler yaşamış ve gelişmeye devam etmektedir. Toplumsal ve evrensel değişimler doğal olarak insanı da etkilemiştir.
Devrim; daha iyiye, daha doğruya ve daha güzele doğru olağanüstü değişimlerin ifadesi olarak kullanılabilir. Bu tanımlama, toplumların farklı aşamalarında yaşandı ve yaşanıyor. İlkçağın karanlıklarından orta çağa geçilmesi, orta çağdan yeniçağa ve yeniçağdan da yakın çağa geçilmesi gibi…
571-632 yıllarında yaşamış olan Hz. Muhammed, bu tanımlamaya göre o devrin ya da devrinin devrimcisi sayılır. Neden dersek eğer, açıklaması kolay;
Kız çocukları, canlı canlı gömülmez oldu,
Ticarette kadın ağırlığı gelişti, (Hz. Muhammed’in eşi Hz. Hatice, Hz. Muhammed’le evlenmeden önce de ticaretle uğraşıyordu.)
Günde beş vakit temizlik yapmak da ciddi değişimlerden oldu,
Yine günde beş vakit namaz kılmak da ciddi işleyişler-düzenlilikler oldu,
Varlıklıların yoksullara yardım elini uzatmaları da toplumsal işleyişte olumlu ve ciddi gelişmeler oluşturmuştur,
Biz bugün bu satırlarda olumlulukları ele alıyoruz ve değerlendiriyoruz…
**
Ramazan ayına girdik ve günlük standart yaşamımızda belli değişiklikler oldu.
“Az yemek yiyeyim, zayıflayayım,” “Zaten açtık, fark etmiyor,” temalı söylemler doğru değildir! Çünkü uygulanması istenen; İrade koyabilmek, olmayanın halinden anlayabilmek ve sağlık açısından da bedeni aralıklarla da olsa dinlendirmek…(Şimdilerde “Aralıklı oruç” denilen bir şey çıktı ya…)
Gerçek anlamda mümin, daha açık haliyle inanan;
Nefsine egemen olabilir,
Yoksulun halinden anlar,
Yanlışlarını fark eder,
İnanarak ve “Borcumdur,” diyerek öncelikle kendisi için nefsine egemen olur,
Olumsuzluklardan arınmak için bir sebep sayar,
Belki de unuttuğu saygı-sevgi esasını anımsar ya da görür,
Mutlu olmak için mutlu etmek gerekliliğini anlar…
İnanan, dindar vatandaşlarımıza saygılarımızı esirgemeyeceğiz!
Dini ögeleri, kişisel çıkarları için kullanmaya, alet etmeye, sömürmeye son!
Hele de saptırmaya, uydurmalara da gerek yok!