Ferenc Molnár'ın Pal Sokağı Çocukları kitabını çoğunuz okumuş ya da duymuşsunuzdur. Macar edebiyatının başyapıtlarından sayılan bu kitap, tüm dünyaya yayılmış ve her yaştan insan tarafından sevilerek okunmuştur. Bana göre kitabın bu derece başarılı olma nedeni, hikayesinin yanı sıra, içindeki sıcaklığı ve evrenselliğinden kaynaklı. Kitapta da belirtildiği gibi 'dünyanın bütün çocukları Pal Sokağı'ndandır.'

Kitabı okumayanlar için biraz bahsedeyim. Kitap Budapeşte'de savaş yıllarında, çocukların savaşa boş arsalarda oyun oynayarak direndikleri bir dönemde geçiyor. Kitabın kahramanları olan çocuklar, bir oyun sahası üzerine birbirleriyle mücadele etmeye başlar. Arsalarını korumaya çalışan yoksul çocukların, Kızıl Gömlekliler olarak bilinen zengin çocuklarla olan mücadelesi konu edilir. Çocukların kendi aralarında kurduğu bir hiyerarşi vardır. Finalde ise çocuklar, arsaya inşaat yapılacağını öğrenir. Kitaptan alabileceğimiz en büyük dersler, sahip olunan değerler uğruna her şeyin göze alınması ve arkadaşlığın önemi üzerinedir. İnsan ne pahasına olursa olsun korkmadan ve yılmadan hakkı olanı korumalı, onun uğruna her türlü fedakarlığı gösterebilmelidir.

Kitabın öyküsü o kadar etkileyicidir ki tüm dünyaya yayılır. Hatta bir çok ülkede okullarda okutulmaya başlanır. Ülkemizde de okuyan herkesin etkilendiği bir kitap olarak oldukça sevilir. Henüz okumayanlara ise buradan tavsiyemdir. Hem okuyun, hem de çocuklarınıza okutun.

Bu kitaptan bahsetme nedenim, evrensel bir mesaj içermesi. Yaşadığımız dönemde de aynı sorunları, hatta daha fazlasını görüyoruz. Eskiden çocukların oyun oynadığı yerler, inşaat şirketlerinin para kazanma hırsıyla yok olmuş durumda. Buna ek olarak çocuklar, günümüzde artık teknoloji çağının ve gelişen dünyanın içinde kaybolmuş vaziyetteler. Sokak oyunları artık yok denecek kadar az. Teknolojinin kontrolsüz kullanımı, çocuk oyunlarını ve arkadaşlıklarını da etkiliyor. Küçük yaşlardan itibaren kontrolsüz bir şekilde teknoloji ile tanışan çocuklar sosyalliklerini kaybediyor.Yaramazlık yapan, ağlayan çocukların ellerine telefon, tablet tutuşturarak onların gelişmesine bizler de olumsuz etkiler yapıyoruz. Çocuklar bu şekilde büyüyerek yaratıcılıklarını kaybettikleri gibi , sokakta oynanan oyunların kazandırdığı etkileşimlerden ve arkadaşlıklardan da eksik kalıyorlar. Asosyal, iletişim kurmakta zorlanan çocuklar, gençler görüyoruz. Arkadaşlıklar, kurulan iletişimler internet üzerinden çok kolay bir şekilde geliştiği gibi aynı şekilde çok kolay sonlanıyor. Bu durum insan ilişkilerinin sahte, içtenliklen uzak bir yapıya evrilmesine neden oluyor. Ülkemizdeki sorunlar , kaos ortamı da bu duruma olumsuz etkiler yapıyor. Sokaklarımız maalesef güvenli değil; şiddet, taciz, tecavüz olayları o kadar artmış durumda ki, haklı olarak insanlar çocuklarını sokağa bırakamıyor. Bu korku, hemen herkese yayılmış vaziyette. Büyük kentlerin aşırı göç alması ile komşuluk ilişkileri de kopmuş durumda olduğu için insanlar birbirine yabancılaşmış durumda.

Bir kaç gün önce 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutladık. Eski ihtişamından yoksun olsa da, dünyadaki tek çocuk bayramı bizim ülkemizde. Her ne kadar ülkenin başındakiler bu bayrama ve ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e ve milli değerlerimize savaş açmış olsa da, karşılarında bu değerlere cesaretle sahip çıkan çocuklar, gençler var. Pal Sokağı'ndaki Boka'nın cesareti ve Nemescek'in kararlılığı çocuklarımızın içinde var olmayı sürdürüyor.

Ülkedeki bu ayrıştırıcı, ötekileştiren, kendileri gibi düşünmeyen herkesi hain ilan edebilecek kadar çirkinleşmekte sorun görmeyen; şiddet olaylarının, tacizin, tecavüzün, adaletsizliklerin sorumlusu, insanların birbirlerine olan güveninin yok olmasına sebep olan bu kötülük rejimi yıkılınca inanıyorum ki güzel günler göreceğiz. Çocuklarımız yeniden sokaklarda özgürce, doya doya oynayacak. İnanıyorum ki, geleceğimiz çocuklarımızın ve gençlerimizin cesaretiyle yeniden aydınlanacak. Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi; ' Bütün ümidim gençliktedir.'