“Atatürkçü Düşünceyi yaşam biçimi olarak uygulamak” deriz ya hep, bu durumda soralım; Atatürkçü Düşünce nedir?

                “Atatürkçüyüm,” demek midir?

                Yakalarımızda Atatürk rozeti taşımak mıdır?

                Atatürk heykellerini dikmek midir yoksa?

                Atatürk resimlerinden bir albüm yapmak mıdır mesela?

                “Atatürk’üm, seni çok seviyorum,” demek midir ya da?

                Atatürk şiirlerini ezberlemek, ezbere okumak mıdır örneğin?

                Yok… Bunların hiçbiri değildir Atatürkçü olduğunun işareti…

                Çok basittir yanıtı; Atatürk İlkelerini özümsemek, sahiplenmek, uygulamak, yaygınlaştırmak, yaşamın her alanında pusula yapmak ve rehber edinmek…

                1989’da ne yazık ki ülkemizde “Atatürkçü Düşünce Derneği” kuruldu. “Ne yazık ki” demek durumundayız. Çünkü ülkemizde özünden kopma, uzaklaşma, unutturma, çabaları hızla yayılmaya başlamıştı. Atatürkçü Düşünce Derneği kuruldu ve kısa zamanda ülke sathına yayıldı. Beş yüz otuz altı şubesiyle sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en yaygın ve en yoğun üyeli derneklerinden biri oldu.

                Uzun yıllar, ülke genelinde ses getiren, gündem oluşturan, işareti beklenen, saygınlığını sürdürdü. Birçok nedenden olmak üzere (1960 kuşağının, yıllarla birlikte beyin ve beden dillerinin çatışmaları olsun, gençliğin yaşama atılma, ekonomik bağımsızlığını kazanma olsun, ülke dışında olanaklar bulmaya çalışmaları olsun, dünya ve ülke genelindeki emperyalist yıldırmalar olsun ve aslında önderlik gücünün eksikliğinden olmak üzere) etkisi azalmaya başladı.

                Güçlü önderlikler, zamanla yerini eksilere bırakabilir. Ancak asıl olan, güçlü önderliğin  yetiştirmeye çalıştığı geleceğin ne derecede köklü olduğudur…

                Mustafa Kemal Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır,” derken Cumhuriyetin temellerinin ne kadar güçlü olduğunu, gençliğin sahipleneceğini ve kendisi dahil vücutların bir gün elbet toprak olacağını, ancak köklü cumhuriyetin sonsuzluk yolculuğunda yürüyeceğini vurgulamıştır.

                Dünyanın ve özelde de ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntılar çoktur. Ancak yine Atatürk’ün söylediği gibi “Umutsuz durum yoktur, umutsuz insanlar vardır!”

                Gelelim ana hususa;

                Demokratik Kitle Örgütü olan Atatürkçü Düşünce Dernekleri; gençliği, kadını, erkeği, çocukları Atatürkçü Düşünce ile yoğurmalıdır. Önce Atatürk’ü birinci elden kitaplar aracılığıyla tanıtmalı, anlatmalı. Çok ve çeşitli etkinlikler düzenleyerek kitlelerle buluşmalı. İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite gençliğini eğitim desteklerine kavuşturmalı…

                Devletçilik, Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, devrimcilik, halkçılık, laiklik ilkelerini sözcükler olarak ezberlemek değil, anlamlarıyla bütünleştirerek, yaşam biçimine dönüştürmelerini sağlamalı.

                İşte o zaman, “Ne yazık ki” diye başlayan tümcemizi silme hakkımız doğar!

                Atatürkçü Düşünce, ne güzel bir şiirin mısrasıdır ve ne de göz kapamaya yarayan bir örtüdür…

                Atatürkçü Düşünce bir “Yaşam tarzıdır.”

                Öyleyse kavrayalım ve gereğini yapalım!