Bu konuyu her zamankinden farklı olarak soru-cevap konseptiyle irdelemek istiyorum.
Modern anlamda evlilik kurumu ne kadarlık bir geçmişe sahiptir?
Günümüz evlilik kurumunun kökeni M.Ö. 4000’li yıllara kadar dayanır. O dönemin iktidar erk’i ve din adamları, erkekler arasında kadına erişim rekabetinde, kadına ulaşması imkansız olan erkeklerin kadına erişimini kolaylaştırmak için icat edilmiş bir kurumdur. Burada hedeflenen, beta erkeklerin kadına ulaşımını sağlamaktır.
“Alfa erkek” ve “beta erkek” kavramları nedir?
Alfa Erkek: Liderlik özellikleri taşıyan, sorun çözücü zihinsel (mental) ve psikolojik güce sahip her türlü koşula uyum kabiliyeti yüksek erkek modelidir. Erkeklerin yüzde 20’si alfa erkektir.
Beta Erkek: Liderlik özellikleri zayıf, inisiyatif alamayan, zihinsel ve psikolojik gücünü kullanmaktan aciz, ezik ve yıkık erkek modelidir. Tüm erkek nüfusunun yüzde 80’i beta erkektir.
Bilinçaltı düzeyde kadınların tümü, yüzde 20‘lik, hatta bu yüzdelik dilimin en eliti olan yüzde 5’lik dilimdeki (siyasi liderler, şair-yazar, sanatçılar, bilim insanları ünlü sporcular vb.) erkeklerle birlikte olmak ister.
Evlilik kurumundan hedeflenen ne olmuştur?
1- Beta erkekler kadınla birliktelik sorunu yaşıyorlardı. Kadına ulaşamayan bu erkek grubu toplumsal sorun haline gelerek şiddet eylemlerine karışıyordu. Erkek nüfusun 5’te 4’ünü oluşturan bu erkekler, toplumsal düzen için en önemli tehdit unsuruydu. (Günümüzde yapılan bazı araştırmalar, kadınlarla birlikte olamayan erkeklerin çok ciddi öfke problemleri yaşadıklarını gösteriyor.) Evlilik kurumuyla birlikte bu sorun büyük ölçüde çözülmüş hale geliyordu.
2- Beta erkekler kadına erişim sorunundan dolayı psikolojik sorunlar yaşayıp, hem bireysel yaşamları için hem de toplumsal yaşam için verimli olamıyorlardı. Evlilikle birlikte bu sorunları çözülen beta erkekler, kadına ve doğacak çocuklarına bakma yükümlülüğü altına girip, üretim bandına dahil oluyorlardı. Bu durum toplum yararınaydı.
3- Türümüzün devamı ‘evlilikle’ bir nevi garanti altına alınmaya çalışılmıştır. Bunun sonucu olarak kadın-erkek birlikteliğinden doğan çocuk, evlilik çatısı altında dünyaya gelmişse toplumsal kabul görüyordu. Evlilik dışı doğan çocuklar, günümüz modern dünyasında bile kabul görmemektedir.
Eş seçimini kim yapar?
Doğada eş seçimini dişiler yapar ve erkeğe ona gelmesi için yol verir. Kadın- erkek ilişkilerinde de ancak kadın onay verirse ilişki başlar. Kadın ilişki yaşayacağı erkeği seçer; erkek ise ilişkiyi yöneten, ilişkiye her yönüyle liderlik yapan taraf olur. Tam tersi, kadın mecbur kalıp ilişkinin liderliğini alırsa, o erkek artık o kadına cazip gelmeyecek, itici bulacak ve mümkünse ayrılacaktır. Çünkü tarihsel süreç içerisinde toplum, ataerkil (erkek egemen) bir toplum yapısına doğru evrildi. (Kadınlar erkekten çok daha donanımlı bir tür olmasına rağmen, toplumun ataerkil yapısı kadına liderlik yapma fırsatı vermez.) İşte bu yüzden kadınların liderlik özellikleri pek gelişme fırsatı bulamamıştır. Kadın ise çözümü şöyle geliştirmiştir: Güçlü bir liderin yanında durarak, o lidere en önemli motivasyon kaynaklığı yapmak!
Kadın ve erkek doğası tek eşliliğe uygun mudur?
Erkek, biyolojik donanım olarak çok eşlidir (poligami); psikolojik olarak ise tek eşlidir (monogami). Erkeklerin yaklaşık olarak yüzde 95’i biyolojik donanımlarının etkisi altındadır. (Aldatmaların çoğu bu erkek grubunun eseridir. Erkekler kadınlardan çok daha fazla aldatır. Kadınların aldatmalarını gizlemesi bu oranı değiştirmez.) Yüzde 5’lik kesimiyse psikolojik etkiler altında kadın tercihini yapar ve sadıktır. Hayatındaki kadın sadakatle ilgili bir yanlış yapmadığı sürece...
Kadın doğası gereği uzun süreli tek eşlidir (hipermonogamik) ve tarih boyunca bu böyle olmuştur. Son 50-60 yılda ve özelde de internetin yaygınlaşmasıyla son 20 yılda kadınlar çok yanlış erkek tercihlerine savrulmuştur. Kısaca tek eşliliğe uygun bir doğamız var; fakat tercihlerimiz maalesef pek buna uygun olmuyor.
Kadın ve erkek doğası arasındaki bariz farklar nelerdir?
Türümüzün devamı kadınla olmaktadır. Erkeğe göre çok daha donanımlı ve değerli bir varlık olan kadın, savaşta esir düşse bile öldürülmezken, (çünkü doğurganlığa sahip) erkek çocuklar dahil olmak üzere çoğunlukla tüm erkekler yok edilirdi. Kadın, sahip olduğu donanım gereği, fiziksel, mental ve psikolojik olarak en güçlü erkekle (alfa erkek) birlikte olma ve onun genetik özelliklerini taşıyan çocuğu doğurma gibi bir kutsal misyona sahiptir. Kadın, bilinçaltı tarafından yönetilip; bedeninin aşırı farkında olan bir evrimsel süreç yaşadı. Erkek ise bilinç (zihin) yönü gelişkin bedenine dair farkındalığı az olan bir süreci deneyimledi. Bu yüzden kadın büyük oranda davranışları ile kendini ifade eden bir varlıktır. Genelde insanlar, özelde ise kadınlar (özellikle kadın-erkek ilişkilerinde) bir davranışı asla bir kez yapmazlar. Söz gelimi eşini aldatan bir kadın, maalesef bunu sürekli bir davranışa çevirir. Sonraki ilişkilerinde de bunu tekrar eder. Bunun istisnası çok kadın vardır; fakat genel olarak bu böyledir.
Bu yüzyıl erkekleri (naylon erkek) geçmiş zamanlarda yaşamış olsalar rüyalarında dahi göremeyecekleri kadınları sosyal medya manipülasyonları yoluyla elde edip (O kirli zihin ve bedenleriyle, daha bozulmamış; kutsal bir bedene ve ruha sahip kadınları kirletiyorlar.) terkediyorlar. Sonrasında kadınlar büyük psikolojik yıkımlar yaşıyorlar. (Kendini aşırı oranda değersiz hissetme ve ölçüsüz bir erkek düşmanlığı vb.olarak ortaya çıkıyor. Kadının değerliliği ölçüsünde bu durumların şiddeti artmakta.) Kadın bedeni erkek bedeni gibi değildir. Kadın yaşamı boyunca hayatına aldığı erkek sayısı 8-10’u geçtiği an antidepresansız veya alkolsüz veya uyuşturucusuz yapamaz. Çünkü bilinçaltı ona varoluş misyonuna ihanet ettiğini durmadan fısıldar ve ona içsel huzuru haram eder. Erkek basit bir form ve böylesi bir misyona sahip olmadığı için kadın kadar etkilenmez bu durumdan. Fakat erkeklerde bu kötü durumdan payını almadan sıyrılamaz. Yaşamına aldığı her kadın onun ruhundan bir parça alır koparır.
Kadın ve erkekler uzun ilişki veya evlilik tercihi yaparken birbirlerinde ne ararlar?
Genel anlamda aranan özellikleri ifade eden Oscar Wilde’a ait bir tespitle cevap verelim: Erkek kadında temiz bir geçmiş; kadın ise erkekte iyi bir gelecek!
Devam edeceğiz…